Kahramanmaraş MANŞET

7-KASIM-2007 TARİHİNDE YORUM

YAZILARIMA BAŞLADIM

GÜREŞ  DOSYASI

yazılar için  LOGO'YU  tıklayınız

STAR GAZETESİ

Halen Türk güreşine hizmet amacı ile yorumlar yazmaktadır.

                                                                                                

Avni TARHAN 16-3-2001

İsmail başkana vefasızlık...

Türk gibi kuvvetli imajı, tarih boyu dünyada en başarılı olduğumuz kulvar. Evet bu güreşimizden başkası olamaz. Cumhuriyetimizin ilanı ile birlikte kurulan Güreş Federasyonu 1923 yılından bu yana geçen 83 yılda tam 38 başkan görev yaptı.

Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle seçimle görevlendirme döneminin ilk federasyon başkanı ise İsmail Demirci, 1994–96 yılları arasında 3 yıl görev yapan İsmai Demirci; kulüp yöneticiliği altyapı çalışmaları ve gerek ise başkanlığı döneminde başarılı çalışmaları oldu.

Bugün güreşimizde büyük starlar olan "Mahmut Demir, Şeref Eroğlu, Nazmi Avluca, Sebahattin Öztürk, M. Akif Prim ve diğer birçok şampiyonun yetişmesine vesile olmuştur. Serbest stilde 1951, 54, 57, 66 yıllarından sonra takım halinde dünya şampiyonluğu onun döneminde gerçekleşti.

1968 yılından bu yana altın kazanamadığımız olimpiyatlarda serbestte Mahmut Demir ile altın kazandık. Hakeza grekoromen güreşimizde 93 Barcelona Olimpiyatları'ndan sonra 96 Atlanta'da ise yine Hamza Yerlikaya altın, M. Akif Prim ise bronz madalya kazandılar. Yıllardır hasret olduğumuz madalyaların gerçek mimarı bana göre Demirci'dir. O güreşe bir sevdalı adeta işi gücü rüyası güreş olan bir spor adamı olarak hep vardı bugün yine var.

Şimdi yaklaşık bir ay önce amansız bir hastalığın pençesinde mücadele vermekte. İki gün önce kendisi ile konuştuğumda "Hocam Allah'ın izni ve dostlarımın duası ile bu hastalığı yeneceğim, korkmuyorum ve Türk güreşi için yapmamız gereken işler var." dedi. Evet korkunç hastalığın verdiği büyük sıkıntıya rağmen güreşimizin bugünkü durumu ile dertlenen Demirci başkana Allah'tan hayırlı şifalar diliyorum. İsmail Demirci, Türk güreş tarihinin son otuz yılında en başarılı başkanlarından bir tanesidir.

Kendisi hayatı boyunca canını güreş için ortaya koydu. Devlete Türk milletine bayrağımıza büyük hizmetler yaptı. Bunu tüm kamuoyu bilir. O şimdi ise üzgün, kırgın ve canının derdinde. Evet bir genç kardeşimiz için Türkiye'yi ayağa kaldıran insanımızın şimdi ülkemizi dünya şampiyonu yapan bir değerli başkana sahip çıkmasının bana göre tam zamanı.

Tüm devlet büyüklerimizin Demirci başkana sahip çıkmalarını temenni etmekteyim. Çünkü devlet kendisi için fahri olarak büyük hizmetler yapan insanı yüz üstü bırakmaması gerekmektedir.

Bu böyle olursa gelecek nesil için çok kötü bir örnek teşkil eder. Son söz olarak: Tüm güreş camiası ve güreşe müdahil olan hakemler, kulüpler ve sporcu kardeşlerimin İsmail başkana desteklerini esirgememeleri gerekmektedir.

Spordan sorumlu Spor Bakanımız Sayın Ünlü ve GSG Müdürü Sayın Mutlu Bey'in Demirci'nin tedavisi ve gerekirse yurtdışında tedavi ettirilmesi için gerekli girişimlerini tüm spor kamuoyu beklemektedir. İsmail başkana Allah'tan hayırlı şifalar dilerken tüm kamuoyunu göreve davet ediyorum.

 

Avni TARHAN 8-4-2001

Güreşten haberler

Yeni bir jenerasyonla 2001'e giren güreşimiz çok yoğun bir faaliyet içinde. Büyükler Serbest kategorisinde 19–22 Nisan tarihlerinde Budapeşte'de yapılacak turnuvaya sıkı bir şekilde hazırlanıyor.

Grekoromen Büyükler dün Trabzon'da başlayan Uluslararası Vehbi Emre Turnuvası'na çok büyük bir hazırlık sonrasında geldi. Güreşçilerimiz, turnuvaya hocalarıyla birlikte resmi bir şampiyona havasında hazırlandı.

Grekoromen Gençler ise 13–15 Mayıs'ta Konya ilimizde yapılacak olan şampiyonlar sınavına hazırlanırken, Yıldızlar ise 18–20 Nisan'daki Türkiye şampiyonasında ter dökecekler. Serbestin gençleri ise şampiyonlar turnuvası hazırlıkları için Ankara'da kampta bulunmaktalar. Yıldızları ise K. Maraş'ta kampta bulunmakta ve 20–22 Nisan'da K.Maraş'ta Türkiye şampiyonası için mindere çıkacaklar.

Kurullarının büyük bölümünü oluşturarak görev bölümü yapan Federasyon Başkanı Osman Şansal ve ekibi tüm bu yoğun faaliyetler arasında, 10–13 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da yapılacak olan Büyükler Grekoromen Avrupa Şampiyonası ve 27 Haziran–5 Temmuz'da İzmir'de yapılacak olan Yıldızlar Serbest ve Grekoromen Avrupa Şampiyonası'nın ev sahipliği için de hararetle hazırlıklar yapmaktalar.

Güreş sporu en yoğun faaliyeti olan branşlardan bir tanesi şu an tam 7 takım ayrı ayrı yerlerde kamp yapmakta.

Biz şimdi milli takımlara yeni yönetim tarafından atanan teknik ekiplere bir göz atalım: Serbest Büyükler: Cahit Ahıskalıoğlu (Teknik Direktör). Necmi Gençalp, İbrahim Akgün, Ali Kayalı, Turan Ceylan. Serbest Gençler: Sebahattin Öztürk, Metin Topaktaş, Gürsel Uzunca, Nizamettin Oruç, Muhammed Oruç. Serbest Yıldızlar: Ahmet Ak, Sezai Işkın, Murat Günaydın, Hayrettin Endiz, Muhsin Yıldız.

Grekoromen Büyükler: Ata Karataş (Teknik Direktör), Bilal Tabur, Mehmet Acak, Erhan Balcı, Rüstem Koyuncu. Gençler ise: Seçkin Saruhan, Yalçın Karapınar, Hasan Arı, Alaattin Özgür, Tahir Yılmaz. Yıldızlar: İbrahim Yıldırım, Remzi Öztürk, Mehmet Biçici, Mahir Yazıcı, Lütfi Yılmaz, Mustafa Doğan.

Bayanlar bölümünde ise: Kamil Kocaağaoğlu, İsmail Faikoğlu, Muzaffer Aydın, Berrin Bozkurt, Tülay Yazıcı görevlendirilen isimler.

Yeni federasyonun en büyük hedeflerinden bir tanesi geçmiş dönemde çöken altyapıda tekrar canlanma, kulüplerin yeniden ayağa kaldırılması ve güreşe bir vizyon kazandırılması. Ne diyelim hayırlısı olsun. Yapılan çalışmalar sonucunda güreşimizin iyi bir yere gelmesi en büyük dileğimiz. Yukarda isimlerini zikrettiğimiz ekiplerin ellerinde sihirli deynek yok; ama çalışarak Türk güreşini layık olduğu yere getireceklerdir.

 

Bu sefer olsun  10-3-2001

Son yıllarda bünyesinden büyük starlar çıkartan grekoromen güreşimizin 10–13 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Avrupa Şampiyonası sınavı var.

Güreş tarihimizin sayfalarını geriye doğru bir karıştırdığımızda bugüne kadar grekoromende takım halinde ne Avrupa ne de dünya şampiyonluğu var. Hani ne derler atalarımız “30 yıl kar yağar bir gün ay olur” bu misal grekoromen milli takımımız bana göre son 40 yılın en iyi takımını yakalamış bulunmakta.

Bu büyük şansın çok iyi değerlendirildiği takdirde neden 13 Mayıs günü Ulubatlı Hasan misali burçlara şampiyonluk bayrağı dikmeyelim. Peki bu nasıl olur derseniz? Tüm kulüp alt yapı ve milli takım antrenörlerinin canla başla çalışmaları, iyi motive olmaları gerekmektedir. Su var, un var fakat sıra helvanın yapılmasında. Benim sözüm ülkemizdeki tüm grekoromen antrenörlerinedir. Umarım bu tarihi fırsatı iyi değerlendirirler.

Biz serbestçiler olarak 1994 yılında tam 64 ülke arasından inanılmaz gibi görünen dünya şampiyonluğunu kazanmış olduk. 1994 yılı serbest kadromuz ile şimdiki grekoromen kadrosunu kıyas ettiğimizde serbestte sadece takımda Sebahattin Öztürk vardı dünya şampiyonu olarak.

Mahmut Demir ve Muharrem Demireğen Avrupa birincisi, Kenan Şimşek olimpiyat ikincisi ve Turan Ceylan Avrupa ikincisi idi... Ama şimdiki grekoromen kadrosunda 3–4 tane dünya şampiyonu ve 1 olimpiyat şampiyonu var. Takımın neresinden baksan maşallahı var.

Şampiyonaya 2 ay gibi bir zaman kaldı. Ercan, Şeref, Nazmi, Hamza, Mehmet, genç Fatih ve diğer başarılı elemanlardan kurulu bu güzel takıma Avrupa şampiyonluğu çok yakışır. Karşımızda Rusya, Polonya, Macaristan ve birçok başarılı ülke var. Ama kim olursa olsun önemli olan zoru başarmaktır. Ben şahsen takımımıza güveniyorum. İyi konsantre olunur iyi çalışılır ise takımımız şampiyonluğun en büyük adayı olabilir. Yapılacak tek şey iyi çalışmak iyi motive olmak ve şampiyonluğun kazanılacağına yürekten inanmak.

Ben şahsen takımımıza güveniyorum. Grekoromen takımımız bunu başaracak güç ve kapasitededir. Şimdiye kadar şampiyon olamadık. Takım halinde bu sefer Avrupa'de neden şampiyon olmayalım. Size güveniyor ve tüm kalbimizle desteğimiz size. O zaman 13 Mayıs akşamının şampiyonluk akşamı olması dileğim ile.

 

Serbest'te yeni oluşum 7-3-2001

Türk güreşinin geldiği zor durumdan kurtarılması için Şansal yönetimi çok etkin ve modern çareler aramakta. Bunlardan bir tanesi ise olimpik rezerv takım. Evet serbest ve grekoromen güreşte yapılacak olan bu yeni oluşumun tek amacı var. A takıma alternatif güzel bir ekip dizayn etmek ve rekabet ve kalite ortamı meydana getirmek. Hani ne derler "Hazıra dağ dayanmaz" her yönetim elindeki malzeme ile yetindi ve hazırı tüketti. Kimse Türk güreşinin istikbalini düşünmedi. 23 tane eğitim merkezi açıp sayı çoğaltmak Türk güreşine elbette reçete değil. O zaman yapılacak tek şey altyapıya çok ciddi yatırım yapmak. Türk güreşi tarihi bir şansı kullanmak arefesinde. Şansal'la gelen bu faktörü iyi kullandığı takdirde 34 sene sonra Türk güreşi düzlüğe çıkar. Aksi takdirde çok zorlu dönemlerin gelebileceğini düşünmemek büyük saflık olur. Şimdi Yaşar Doğu Turnuvası'nda ilk sınavını veren serbest güreşimizi bir ele alalım. Cahit Ahıskalıoğlu'nun teknik sorumluluğunda; Necmettin Gençalp, Turan Ceylan, Ali Kayalı, İbrahim Akgün ve Metin Topaktaş'tan oluşan teknik ekip, bana göre son derece uyumlu ve karizması yüksek olan bir antrenör grubu. Gerek kamplarında gerekse turnuva esnasında gördüğüm manzara büyük bir uyum ve saygı ortamının bulunduğu. Şansal, başkan seçimleri öncesinde vermiş olduğu sözü aynen tutarak güreşin kendi kendisini yönetmesini temin etti. Güreşimize gelen bu bahar havası umarım büyük başarıları da beraberinde getirir.

Evet Sydney'de teknik hataların sporculara yüklenmesi sonucunda Harun gibi dünya ve Avrupa şampiyonu bir devini kaybeden serbestimiz inşaallah tarih boyu olduğu gibi yine de başarılara imza atacaktır. 30 senedir 4 dünya şampiyonu çıkaran serbest güreşimiz ikinci bir Harun için tam 10-15 sene beklemesi gerekmektedir. Türk milletinin kazanacağı altın madalyalara bir hiç uğruna, kapris uğruna ceza vermenin bir mantığı olamaz. Eğer Harun gibi bir iddiası kalmayıp da dünyada başka mindere çıkmayanlara bir ceza veriliyorsa Harun'a da verilsin. Ama baktığımızda dünyada hiçbir kimsenin bir ceza aldığı yok. Çünkü o insanlar bir şampiyonun ne kadar zor yetiştiğini biliyorlar. Biz ise zor yetişeni kolay kaybetmesini biliyoruz. Sayın Ünlü ve Sayın Mutlu, Yaşar Doğu turnuvasını sizler de izlediniz. Elinizi vicdanınıza koyun ve Harun ile Yüksel'in cezasını kaldırın. Çünkü Türk serbest güreşinin buna ihtiyacı var. Bunu lütfen güreşimiz için yapınız.

Mübarek Kurban Bayramı'nı başta milletimiz olmak üzere tüm İslam alemine hayırlar getirmesi temennisi ile okuyucularımın bayramlarını tebrik ederim

 

Avni TARHAN 29-3-2001

Yaşar Doğu

1913 yılında Samsun'un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde dünyaya gelen Yaşar Doğu 1936 yılında Ankara'da askerliğini yaparken minder güreşine başladı.

İlk antrenörlüğünü Faik Dura (Arap hoca) yaptı. Biz şimdi çok başarılı bir çizgisi olan bu örnek şampiyonumuzun derecelerine bir göz atalım: 1936 (grekoromen Avrupa 2.si), 1940 grekoromen Balkan 1.si, 1946 Stockholm serbest stil Avrupa şampiyonu, 1947 Prag serbest stil Avrupa şampiyonu, 1948 Londra Olimpiyat Oyunları şampiyonu, 1949 serbest stil Avrupa şampiyonu, 1951 Helsinki'de yapılan dünya şampiyonasında dünya şampiyonu. Evet güreş yaptığı yıllar içinde toplam 6 altın, 1 gümüş olmak üzere toplam 7 madalya kazandı. Ayyıldızlı mayo ile çıkmış olduğu 47 müsabakadan 33'ünü tuşla, 11'ini ittifakla ve ikisini ekseriyetle kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Güreş yaptığı o dönemden günümüze kadar taraflı tarafsız herkes tarafından Türk güreşinin en örnek insanı olarak kabul edilen Yaşar hoca 15 Aralık 1955 senesinde milli takım ile birlikte İsveç'te bulunurken ağır bir kalp krizi geçirdi. Yurda döndükten sonra doktorlarının ikazlarına rağmen yine de çok sevdiği ve güreş ve güreşçi evlatlarından kopamadı. Hastalık onun temposunu hiç de düşürmedi hasta yatağından kalkarak antrenmanlara gitti durmadı çalıştı. Büyük üstad 8 Ocak 1961 günü ebediyete irtihal ettiğinde henüz 48 yaşında idi. Çok genç yaşta aramızdan ayrılan Doğu, nesiller ve asırlar boyu Türk gibi kuvvetli imajının baş mimarı olarak ebediyeten gönüllerde yaşayacaktır. Gerek sporculuk, gerek ise antrenörlük yaşantısında inançlı ve ibadetli tarzı ile herkesin çok sevdiği Yaşar hoca Anadolu'dan bulup getirerek yetiştirdiği şampiyonlar ile de Türk güreşini dünya platformuna taşıdı. Hayatı boyunca nefsi için hiçbir gayret içinde olmayan Doğu her zaman sporcuları için canını ortaya koydu. Nitekim vefat ettiğinde hiçbir malvarlığı bırakmadı. Oysa istese idi ona büyük devletimiz her şeyi verirdi. Ama o nefsi için değil devamlı sporcuları için istedi. Onlara ev, aş, iş buldu ve şampiyon yaptı. Bana göre gerek sporculuğu, gerek örnek insanlığı gerek ise antrenörlük hayatındaki babacan kişiliği ile Türk güreşinin en mümtaz şahsiyetlerinden biri idi o. O bu aziz millet için canını hiçe saydı ve millet için tüm gücünü ortaya koydu. Peki biz? Hiçbir şey yapmadık. Herkes hatırlar, harabe yığını haline gelen ve çöken evinin çöküşünü seyrettik. Oysa Yaşar hoca gibi bir efsanenin evi bugün müze haline getirilmesi gerekirdi. Maalesef o dönemde hocanın talebeleri federasyon yönetiminde idi. Bana göre Yaşar Doğu'ya gereken vefa gösterilmemiştir. O bir şampiyon, bir antrenör olarak üzerine düşeni yaptı hem de asırlar geçse de silinmeyecek tarzda. Ne diyelim Allah razı olsun nur içinde yatsın. At ölür meydan kalır yiğit ölür şan kalır. Evet Yaşar Doğu hoca bedenen aramızda şimdi yok; ama manen Türk milleti var oldukça o hep olac

 

Avni TARHAN 15-4-2001

Krizden sporun nasibi

Ülkemizde meydana gelen ekonomik krizden Türk sporunun her kademesi de etkilenmiş bulunmaktadır.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nce yayınlanan genelgede her alanda tasarrufa gidilmesi ve tüm federasyonların 200 yurt içi ve 120 yurt dışı olmak üzere toplam 320 faaliyetin iptali gündeme gelmiş bulunmaktadır. Genelgede dünya, Avrupa, Akdeniz oyunları, Balkan şampiyonaları gibi şampiyonaların ve bunlara hazırlık tesir edecek çalışmalar dışındaki tüm programlar durdurulacaktır. Biz şimdi serbest, greko romen, yağlı, karakucak ve bayanlardan oluşan tam 5 büyük organizasyonu olan güreş sporuna el atalım. Yaklaşık 2001 bütçesi 1.2 trilyon olan güreş son ekonomik krizden sonra dolar bazında yarı yarıya inmiş bulunmaktadır. Çünkü güreşin bütçesi yıl sonuna kadar doların 700 bin lira sınır düşünülerek hesap edilmiş ve meydana gelen krizden sonra ise bütçe dolar bazında 600 milyar sınırına gerilemiş bulunmaktadır. Tüm branşlarda 9 milli takımı olan güreşin bu parayla yıl sonunu getirmesi mümkün değildir. Şimdi seçimle işbaşına gelen federasyonlar meydana gelecek kriz sonunda büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalmaları söz konusudur. Genelgede yurt içinden malzeme alımı, telefon, su, elektrik, kamplar, binek araçları, kırtasiye dahil iğneden ipliğe her alanda tasarrufun istendiğini düşünecek olursak bu yıl Türk güreşi açısından zor bir yıl olacaktır. Seçimlerde yeni bir jenerasyonla işbaşı yapan Osman Şansal federasyonunun yönetim kurulunun mutlaka güreşe mali destek sağlaması gerekmektedir. Şansal gerek maddi, gerekse manevi olarak büyük masraflar yaptı. Herkes gibi o da alanında başarılı bir işadamı. Türk güreşi Şansal'ın sırtına fatura edilemez. O da herkes gibi bir güreş sevdalısı. Yönetime talip olan ve vaatle gelen yöneticilerin bu zamana güreşe bir destek sağladıklarına ben şahit olmadım. Bu zorlu dönemde herkesin Osman başkanın etrafında kenetlenmesi ve taşın altına herkesin elini koyması gerekmektedir. 40 federasyonu olan ülkemizin, hiçbir başarısı ve olimpik spor olmayan branşlarla güreşin aynı kefede tartılması büyük hata olur. Bana göre güreşe hiçbir kısıtlama getirilmemelidir. Çünkü dünyada biz güreşle

 

Avni TARHAN 2-3-2001

 

Millilik belgesine engel...

Her şeyin temeli olan eğitim. Evet eğitim seviyesi bir ülkenin kalkınması seviyesi ile her zaman paralellik arz eder.

Türk sporunun da mutlaka çok iyi yerlere gelebilmesi için eğitilmiş teknik adam, antrenör, monitor ve beden eğitimi öğretmenlerine elbette ki ihtiyacı bulunmaktadır. Sporun başı ve Türk sporunu yöneten Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nün çıkarmış olduğu bir genelgeye isterseniz bir göz atalım.

5.8.1998 tarih ve 23777 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmenlikle millilik belgelerine sınır getirilmektedir. Yönetmenlikte "yurt içinde ve yurt dışında yapılan uluslararası turnuva veya şampiyonada A Milli Takım dışında iki ve daha fazla takımla, ferdi sporlarda aynı sıklet ve kategorilerde iki ve daha fazla sporcu ile iştirak edildiği takdirde, ilgili federasyonun belirlediği ve genel müdürün veya bakanın onayladığı resmi listenin dışındaki takim ve sporcular milli olmuş sayılmaz ve bu sporculara millilik belgesi verilmez" yani helal olsun bu yönetmenliği hazırlayan yöneticilere.

Bu maddeye göre, bir turnuvaya 50 kişi milli takımı temsilen girse ancak 8 sıklette 2'şerden 16 sporcu millilik belgesi alabilecek. Bunun anlamı 34 kişi öylesine yarışmalara girdiniz? Böyle şey olamaz. Bir yandan eğitim ve spor bilincinin gelişmesi için uğraşırken öte yandan sporun önüne büyük bir engel koyuyoruz.

Bu olsa olsa Türk sporunun gelişmesini engellemekten öteye gidemez. Bir sporcu Türkiye adına müsabakaya çıkıyor ve adı anons ediliyorsa o millidir. Mesela futbolda 89'uncu dakikada maça giren insan milli oluyor da bir turnuvada 3-4 maç yapan neden olmasın. Sayın Ünlü ve Sayın Mutlu'nun bu hadiseye el koymaları ve Türk sporunun önüne konan bu engeli kaldırmaları kamuoyunun beklentisidir.

 

Avni TARHAN 29-9-2001

Dünya şampiyonalarında belirsizlik

26–30 Eylül tarihlerinde New York’ta düzenlenecek olan dünya serbest, grekoromen ve bayanlar serbest güreş şampiyonaları meydana gelen müessif olaydan dolayı FILA tarafından iptal edildi.

Müsabakalara 10 gün gibi kısa süre kala iptal edilen şampiyonalar birçok takımın planlarını altüst etti. Evet mayıs ayında grekoromende yakalamış olduğumuz Avrupa şampiyonluğundan sonra katıldığımız turnuvalar ve milli takımın genel performansına bakıldığı zaman çok iyi bir konumda bulunan ve ilk üçün en büyük adayı takımımız için bu iptal hiç de iyi olmadı. Peki şampiyona iptalleri takımlara nasıl bir etki eder?

1. Konsantrasyonun dağılması, 2. Motivasyonun bozulması, 3. Kilo kontrol aşamasında bulunan sporcuların fizyolojik dengelerinin bozulması, 4. Bir boşluğun doğması sonucu çalışma planlarının tekrar silbaştan olması gibi pek çok menfî etkilerini sıralamak mümkün. Peki şimdi ne yapmamız lazım? Milli takımlarımızın 10 günlük aktif bir dinlenme ve ardından milli takımımıza teknik kurmayların en ince detayları hesaplayarak bir planlama yaparak tekrar belirlenecek tarihe konsantrasyonu sağlamaları gerekmektedir. Ayrıca FILA'nın tüm ülkelere çok daha iyi hazırlık imkanı vermesi açısından. Müsabaka tarihlerini açıklaması ile müsabakalar arasında en az 10 günden az olmayan bir zaman dilimi bulunması lazımdır. Dünya, Avrupa ve olimpiyat şampiyonaları gibi büyük yarışmalar bir sporcunun kürsüye çıkmak için en büyük hedefidir. Sıklet sporlarında en büyük sıkıntı kilo ayarlamasıdır. Bir başarılı sporcu vücuttaki dengeyi iyi hesap ederek yılda çok büyük iki yarışma için kilo düşmesi, fazla düşülmesinin performansı ters yönde etkileyeceği bilinen bir gerçektir. Biz şimdi serbest güreşimize bakacak olursak: Milli takım teknik heyetinin takımın performansından son derece memnun olduğu ve iptal edilmemesini çok arzuladıklarına tanık oldum. Evet serbest stilde de geçmişteki başarısız tablonun silineceği belki de bir çıkışın yakalanacağı ümidi hakim idi. Güreş sporumuzda son Akdeniz Oyunları dahil yıl içinde yakalanan iyi çıkıştı. Dünya şampiyonasında da devam edeceği kanaatindeyim. Bilhassa Grekoromen Milli Takımımız için gönlümden geçen iyi konsantrasyonu, iyi kura ve şansın da iyi olması halinde takımımız ilk iki takımdan birisi olabilir. Bu düşüncenin sebebi ise çok iyi bir kadronun olması ile birlikte Avrupa'da kazanılan başarının burada da sürmesi halinde bu hiç de zor olmayacaktır. Serbest stilde ise toplamda 3 madalya ve hele ki bu madalyaların birisi altın olursa büyük bir iş başarmış oluruz. Temennim dünyamızda tüm inançlar arasında hoşgörü ile karşılıklı anlayışın hüküm sürmesi ile birlikte masum insanların zarar görmemesidir.

 

Avni TARHAN 1-9-2001

 

Akdeniz Oyunları

Tunus'ta düzenlenecek olan Akdeniz Oyunları'nın güreş bölümünde müsabakalar, grekoromende 4–5 Eylül, serbest bayanlarda 5–6 Eylül ve serbest erkeklerde 7–8 Eylül tarihleri arasında yapılacak.

Bilindiği üzere en son Akdeniz Oyunları 1997 yılında İtalya'nın Bari kentinde yapılmıştı. Grekoromen Milli Takımımız Tunus'taki oyunlara 54 kg: Mücahit Vardar, 58 kg: Yusuf Naneci, 63 kg: Bünyamin Emik, 69 kg: Selahattin Güngör, 76 kg: Taner Akbulut, 85 kg: Tekin Çağlar, 97 kg: Serkan Özden ve 130 kg'da ise Yekta Yılmaz Gül ile katılacak.

1997 yılında Bari'de yapılan son Akdeniz Oyunları'nda grekoromen takımımız 63 kg'da M. Akif Prim, 85 kg'da Hamza Yerlikaya ve 97 kg'da Hakkı Başar'la altın, 58 kg'da Ergüder Bekişdamat, 69 kg'da Mecnun Güler ve 125 kg'da Şaban Donat'la gümüş madalya kazanırken 54 kg'da ise Ercan Yıldız bronz madalya almıştı. Tunus'taki bu zorlu mücadelede 1997 takımından hiç kimse bulunmuyor.

2001 yılına çok iyi bir giriş yapan grekoromen güreşimiz sırası ile; mayıs ayında İstanbul'da takım halinde Avrupa şampiyonluğu, temmuz ayında İzmir'de yıldızlar Avrupa takım şampiyonluğu yine ağustos ayında Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te gençler dünya takım ikinciliği kazandı. Başarılı bir altyapıya sahip olan bu branşımız Tunus'taki Akdeniz Oyunları'nda da takım halinde şampiyonluğun en büyük favorisi. Her zaman belirtmiş olduğum gibi grekoromen milli takımımız son 40 yılın en iyi takımı. Böyle bir nesil 40 yıl kar yağsa bir gün ay olur misali ancak ele geçer. Büyükler Avrupa Şampiyonası'ndan önce defalarca yorum yazılarımda bu takıma Avrupa Şampiyonluğu çok yakışır, bu kadro ile bunu başaramazsak bir daha çok zor diyordum. Gerçekten de büyük bir puan farkı ile şampiyonluğa ekibimiz ulaştı.

Grekoromen Milli Takımımız'ın önünde en büyük hedef olarak bulunan Dünya Şampiyonası 26–30 Eylül tarihlerinde New York'ta yapılacak. Dünya şampiyonası son derece zorlu bir sınavdır. Avrupa şampiyonluğu unvanlı ekibimiz bu şampiyonaya sıkı bir şekilde hazırlanmakta. Akdeniz Oyunları ve dünya şampiyonaları tarihlerinin birbirine çok yakın olması hesabı ile; Hamza Yerlikaya, Şeref Eroğlu, Mehmet Özal, Fatih Bakır, Ercan Yıldız ve diğer as elemanlar Akdeniz oyunlarına götürülmemekte. Aslında doğrusu da bu. Çünkü grekoromen güreşimizin yedekleri de çok iyi elemanlardan oluşmakta. Son söz olarak: Akdeniz Oyunları'nda grekoromen milli takımımızın bana göre hedefi takım şampiyonluğu ve 97'den iyi bir sonuç almak olmalıdır.

 

Avni TARHAN 1-8-2001

Bostancıoğlu ve Ünlü'ye çağrı

Bundan önceki Güreş 1 ve 2 başlıklı iki yazımda dünyanın en başarılı güreş altyapısına sahip ABD'den bahsetmiştim. Orada liseler bazında güreş takımı kurma mecburiyeti olduğunu ve liselerin yanı sıra üniversitelerde ve kulüplerde lig müsabakalarının yapıldığını, ülke genelinde 1 milyon 600 bin lisanslı güreşçi olduğunu yazmıştım.

Şimdi dünya genelinde en başarılı olduğumuz güreş sporumuzun ülkemizdeki son durumuna göz atalım. 22 tane eğitim merkezinde 600 kadar güreşçi çocuğumuz var. Bölgelerde tamamen altyapı diye bir şey kalmadı. Ayrıca kulüplerimizin ekonomik ve özelleştirme hadiseleri ile birçoğunun kapandığını birçoğunun da kör topal yürüdüğünü maalesef üzülerek müşahade etmekteyiz. Her şeyden önce ülkemiz genelinde faal lisanslı güreşçi sayısı 6-7 bin civarında.70 milyonluk büyük Türkiye için bu rakam hiç de uygun bir rakam olmasa gerek.Yukarıdaki Amerikan örneğinde 1 milyon 600 bin aktif güreşçi sayısı bile Türkiye genelinde 40 tane federasyonumuzun aktif sporcu sayısından fazla. Şimdi eğri oturup doğru konuşmak gerekir ise; 15 milyona yakın genç eğe ki çağdaş projelerle spora kanalize edilebilirse dünya genelinde bizim bileğimizi büken zor çıkar.

Güreş Federasyonu Türkiye genelinde 700'e yakın pansiyonlu yatılı okullar ve yatılı bölge ilköğretim okullarında güreş faaliyeti başlatmak için bir protokol hazırladı. Aldığım duyumlara göre Milli Eğitim Bakanı Sn. Metin Bostancıoğlu bu protokolü son derece olumlu bulmuş. Bu projenin hayata geçirilebilmesi için Sn. Bostancıoğlu ve Sn. Ünlü'nün bu protokolü acilen imzalamaları gerekiyor. Ayrıca güreşin bu okullarda 2001-2002 öğretim yılında başlatılabilmesi için mutlaka okulların minder ihtiyacının temini lazım. Bunun için 150 minder alımı ile ilgili ihtiyaç dosyası da Sn. Ünlü'nün masasında bekliyor.

Son söz olarak; Türk güreşinin geleceğini garanti altına alacak son derece önemli bu projenin bir an önce hayata geçirilmesini tüm güreş kamuoyu beklemektedir. Çünkü ülkemiz sporunun buna ihtiyacı var. Hem de acilen.


 

 

Avni TARHAN 14-7-2001

 

Tahsilat-ı mesture

2001 yılı güreşimiz için bir hayli yoğun geçiyor. Herkesin malumu mayıs ayında düzenlenen Avrupa şampiyonasının organizasyonu tüm Avrupa'nın takdirini kazandı. FILA Başkanı Mr. Ercegan'ın Güreş Federasyonu'na yazdığı övgü dolu mektup güreşimiz açısından çok olumlu bir imaj diyebilirim.

Evet biz şimdi 8 aylık icraata bir göz atalım: 1- 10-13 Mayıs İstanbul (Büyükler Grekoromen Avrupa Şampiyonası) 2- Vehbi Emre Turnuvası (Trabzon) 3- Yaşar Doğu Turnuvası (Ankara) 4- Şampiyonlar Turnuvası (Konya) 5- Zafer Kupası (Bursa) ve en son geçtiğimiz hafta Yamanlar Lisesi'nin organizatörlüğünde gerçekleşen 3 tane Avrupa şampiyonası ile birlikte iç sahada tam 8 tane büyük organizasyon yapmışız.

Güreşin 2001 yılı bütçesi herkesin malumu 1.1 trilyon TL idi. Bu bütçe dolar yıl ortalaması 700 bin TL alınarak hesaplanmış ve ekonomik hadiselerden meydana gelen sıkıntıdan dolayı haziran sonu itibarı ile bütçe maalesef suyunu çekti. Zaten 600 bin TL civarında seyreden dolar kurundan yapılan bütçenin meydana gelen dalgalanmadan sonra yarıya düştüğü bir gerçek. Her şey bir ateş pahası. Şimdi güreş bütçesini bitirmiş durumda. Peki ne olacak şimdi derseniz? Gençlik ve Spor Genel Müdürü Kemal Mutlu, teşkilatın patronu olarak mutlaka bir çare bulacak. Ek bütçe hazırlamakla meşgul güreşimizin sıkıntısı mutlaka giderilecektir. Aslında Türk spor politikasının geneline bir baktığımızda çağdaş ülkelerle boy ölçüşebilecek şekilde bir spor bütçemiz yok. Mesela 40 federasyon var, teşkilatımızın tüm bütçesi 50 trilyon TL. Bu bütçe ile ancak yurt içi ve dışı müsabakalar, kamplar yapılabilir. Ciddi boyutta tesis alanında yatırım yapmak mümkün değil.

2001 temmuz itibarı ile güreşimizi bekleyen faaliyetler ise; 9-13 Ağustos: Özbekistan'da gençler serbest ve grekoromen 2 dünya şampiyonası. 3-8 Eylül: Tunus'taki Akdeniz Oyunları. 26-30 Eylül: New York'ta yapılacak olan büyükler serbest, grekoromen dünya şampiyonaları. Son derece öneme haiz olan bu yarışmalara mutlaka gidilmesi gerekmektedir.

Spor tarihimize bir baktığımızda hiçbir zaman güreşimizin mali kaynak yetersizliğinden bir yere gidemediğini ben görmedim.Teşkilatımız inşallah bu sıkıntının üstesinden gelecektir. Evet atalarımızın tabiri ile Tahsisat-ı Mesture şu an bitti ama bence sıkıntı edecek bir durum da yok. Çok şükür Türkiye güçlü bir devlet. Tarihin her döneminde güreşe destek veren değerli büyüklerimiz yine destek çıkacaklardır. Aslında hiç başarılı olamadığımız ve sadece katılmış olmak için katıldığımız faaliyetleri iptal ederek gerçek başarı kazanacağımız alanlara yönelmemizin çok daha faydalı olacağı kanaatindeyim.

 

Avni TARHAN 4-6-2001

 

Güreşimiz mutlak özerk olmalı

Yasalaşmayı bekleyen yeni spor yasasında Güreş Federasyonu'nun özerkleşme ile ilgili talebi şöyledir: Güreş, halter, boks federasyonları idari ve mali özerkliğe sahiptir. Bu federasyonlar kendi gelir kaynaklarını oluşturuncaya kadar devletin spora ayırdığı bütçe ve fonlardan yararlanır.

Bu federasyonların tüm faaliyetlerinden elde edecekleri, "Naklen yayın, sponsorluk, tescil, vize, transfer, itiraz, basılı evrak ve reklam gelirleri ile genel müdürlükçe yardımlar ve diğer gelirler" federasyonların gelirleri arasındadır. Anılan federasyonlarda 'Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün kadrolu personelleri istihdam ettirilebilir. Ayrıca federasyonlar SSK mevzuatı dahilinde personel istihdam edebilir' şeklinde bir madde konması istenmektedir. Aslında olimpik spor branşları arasında en başarılı olan güreş, halter ve boks federasyonlarıdır. Bu federasyonların daha da gelişmesi için özerk bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Spor gibi dinamik bir yapının katı devlet kuralları ve mevzuatı ile yönetilmesinin dezavantajları ve engelleri yukarıda talep edilen madde ile giderilebilir. Sporda uluslar arası rekabette özerkliğe geçildiği takdirde önemli bir avantaj sağlayacağımız kesin.Yıkılan sosyalist bloklar da dahi şimdiki statükocu sistem gibi bir sistem kalmamıştır. Federasyonların işleyiş tarzına baktığımızda hantal bir yapı görünmektedir. İğneden ipliğe ne alacaksanız her şey milim santim hesapları ile alınmakta ve bunun yanısıra büyük zaman kaybı da olmaktadır. Mesela milli takımları kampa alacaksanız; teklif veren en uygun ucuz nere ise iş oraya verilmektedir. Burada yapılacak işin amacı, kamp yerinin takıma katacağı motivasyon ve spora destek sağlayacak beslenme çalışma yeri vb. hususlar pek göz önünde tutulmamaktadır.Yani 3286 Yasa gereği mevcut kurallar işlemektedir. Dünyada bugün ileri gitmiş birçok ülkede her türlü spor branşı profesyonel ve işinin uzmanı elemanlar tarafından mobil hızlı ve çağın gerektirdiği teknolojik imkanlarla bilimsel bir ortamda yapılmaktadır.

Tür spor tarihine baktığımızda 1923 tarihinden bu yana tam 38 federasyon başkanı görev yapmış. Nihayet hasbel kader 1994 yılı itibarı ile seçimle 3 dönemdir görevlendirmeler başlamıştır. Bana göre futbol nasıl özerk ise Türkiye'de devlet destekli olarak güreşimizin de mutlaka özerk bir yapıya kavuşturulması şarttır. Şu an grekoromen (3), serbest (3) bayanlar serbest (3) toplam 9 milli takım yağlı, karakucak, aba güreşleri ile çok büyük bir yelpazeye yayılmış olan güreş Anadolu'nun her köşesinde büyük seyirci ve taraftar bulmaktadır. Böylesine büyük yoğunluğu olan bir branşın mutlaka yıllık 5 milyon $ bütçe ile acilen özerk bir yapıya kavuşturulması dünyada başarılı ülkeler ile yarışabilmek için şarttır. Şimdi yasa tasarısı TBMM'de. Son söz vekillerimizin. Umarım sporda ileri seviyeye gitmiş ülkelerle mücadele edebilmek için bu yasa talep edilen şekilde yasalaşır. Bundan sporumuz büyük yararlar görür kanaatindeyim.


 

 

Avni TARHAN 24-5-2001

 

Bilmeden eleştirmek

1923 yılında kurulan Güreş Federasyonumuzun seçimle iş başına gelen 3. Başkanı Osman Şansal.

Henüz görev süresi olarak 6'ıncı ayında. Son derece ciddi güreş haberleri yazan bir saygın gazetemizde yorum yazan bir arkadaşımız, "6 aylık federasyon başkanı Osman Şansal her fırsatta yakın dostu İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı gündeme getirmekle büyük bir hata işlediğinin farkında mı acaba?" diyor. Şimdi biz Güreş Federasyon başkanları arasında kısa dönem görev almasına rağmen en başarılı başkanlardan birisi olan Sayın Tantan dönemine şöyle bir göz atalım: 1- Türkiye takım halinde 1993 yılında serbest stilde Avrupa şampiyonu oldu. 2- Gençler Dünya Şampiyonası'nda takım halinde dünya şampiyonu oldu. Bu şampiyonluk güreş tarihimizdeki gençler serbest dalının tek dünya şampiyonluğu. 3- 1967 yılından bu yana kazanılmayan grekoromen büyükler dünya şampiyonluğu (1993 Hamza Yerlikaya) 4- Yine 1970 yılından bu yana serbest stilde kazanılmayan altın madalya (Sebahattin Öztürk) 5- Yine 1964-1994, 28 yıldır kazanılamayan olimpiyat altın madalyası (1992 Barcelona M. Akif Prim) bunlar sadece başarıların bir bölümü. Evet kişisel gayretleri ile Türk güreşinin bel kemiği olan GEM'lere Dağıstan ve Kafkasya'dan antrenörler getirerek güreşte büyük bir atılımı gerçekleştirdi ve şu an halihazırda bulunan bütün güreşçiler üzerinde emeği ve hakkı oldu. Bunlar spor tarihi sayfalarında yazılan gerçekler. Şimdi sormak lazım; Sadettin Tantan gibi güreşe büyük destek veren bir insanla kim yan yana olur, kim olmaz? Olacaklar mutlaka güreş sevdalısı güreşe destek veren, çalışan dürüst insanlar olur. Sayın Şansal'ın Tantan beyi örnek almasından daha tabii ne olabilir. Bundan gocunmak ve su altında saman arama politikasını anlamak mümkün değil.

3'üncü büyük yanlışlık hakemlik müessesesi hakkında. Evet FILA (dünya güreş federasyonu yönetmeliğinde): 1- Hakemlerde yüksek tahsil mecburiyeti yok. 2- Ayrıca hakem olanlarda güreş yapma mecburiyeti aramakta. Peki bizim yönetmeliğimizde olana bakalım. 1- Yüksekokul şartı arıyoruz. 2- Güreş yapma zorunluluğu ise aranmamakta. Peki FILA ne diyor, biz ne diyoruz? Diyelim ki ülkemizde ortaöğrenim mezunu dünya güreşini çok iyi bilen şampiyon olmuş 3-4 güreşçi hakemlik yapmak için müracaat etse bu insanlara 'yok kardeşim sen olamazsın' dersek bu spor etiğine uygun olur mu? Hakeza eski demirperde ülkelerinde bulunan yüzlerce hakemin hangisinde yabancı dil var, hangisinde yüksek tahsil var? Sayın Şansal'ın 'yüksek tahsil mecburiyetini kaldırmak lazım' demesi kişisel bir görüşü ve FILA'nın prensipleri doğrultusundadır. Sizin sandığınız gibi FILA ile iyi ilişkiler yürütmek için dil bilme zorunluluğu Sayın Şansal için problem değil çünkü gerek hakem komitesinde gerekse başkan başta olmak üzere iyi derecede yabancı dil bilen birçok kişi bulunmakta. Son söz olarak; eleştiri yaparken insaf ölçüleri ve doğru bilgileri kullanmak temel prensip olması gerekir kanaatindeyim. Evet eleştiri her zaman olacak, bu demokratik yaşam tarzının bir nimetidir. Ama doğru ve insaf ölçüleri dahilinde ve bilhassa konuya vakıf olarak yapılırsa.

 

Avni TARHAN 26-11-2001

Hak etmedik

Mazisi başarı dolu olan serbest güreşimiz dün Sofya'da sona eren dünya şampiyonasından madalya kazanamadı. Serbestte 1989 yılında Martigny'ten bu tarafa ilk defa madalya kazanamadık. Gerçekten bu ekibi dünya şampiyonu yapan ekipten birisi olarak çok üzgünüm.

Hakkımız bu değildi. Şimdi neden bu hale geldiğimize bir bakalım. Sydney sonrası serbest güreş adeta kamu vicdanında linç edildi. Takımın bel kemiğini teşkil eden sporculardan Harun ve Yüksel'e ağır cezalar verildi. Bu durum, başta kulüpler olmak üzere güreşimizin tüm boyutlarını tahrip etti. Ayrıca ceza alan sporcular bir depresyon içinde kaldılar. Bu dönem, işsizliğin ve kulüplerdeki krizin etkisiyle sporcuların sosyal hayatlarında da sıkıntılı bir dönem geçirmelerine sebep oldu. Evet milli takımımız şimdiki federasyonumuz döneminde teknik direktör Cahit Ahıskalıoğlu, Turan Ceylan, İbrahim Akgün, Ali Kayalı, Necmi Gencalp antrenör grubuna verildi. Meydana gelen başarısız tabloda bana göre antrenör arkadaşlarımın hiçbir kusuru yoktur. Ellerinden geleni yaptılar. Son gün sabah seansında Ahmet Koreli'ye, Aydın ise Rus'a kaybetmese bu sıkıntılı tablo olmazdı. Serbestimiz 40 yıl kar yağsa bir gün av olur misali; ancak çok kötü şartlar sonucu böyle bir derece alabilirdi. Sporda başarı kadar elbette başarısızlık da söz konusudur. 47 yıldır dünya kupası hayali ile mücadele eden futbolumuz, eninde sonunda sabrının karşılığını aldı. Serbest güreşimiz, bir şansızlıktır diyelim madalyasız olarak Sofya'dan dönüyor. Elimizdeki kadro son derece iyi. Hatta şampiyonaya A milli takım tecrübesi olmayan yeni elemanlarla katıldık. Buna rağmen yine de performans olarak ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Dönüşte yapılacak şey, takımda gençleşmenin yanı sıra daha iyi tedbirler alarak bu tablo izole edilebilir. 'Bir çiçekle yaz olmaz' misali bir kez dünya şampiyonasından madalya kazanamadık diye dünyanın sonu elbette gelmez. Son söz olarak: Serbestimizin bu başarısız tablosunda, onu günlerce yıpratarak dejenere edenlerin de büyük payı olduğunu unutmamamız lazım. İnşallah bugünler çabuk geçer ve serbest ilk Avrupa şampiyonası ile birlikte iyi bir çıkışla karşımıza gelir. Benim buna inancım var.
 

 

Avni TARHAN 9-11-2001

G.E.M.'ler ve Aksaray

Geçmiş federasyon döneminde alınan bir karar sonucunda uygulamaya şu sistem konmuştu: “Türkiye genelindeki bütün eğitim merkezlerinde sıkletlerinde başarılı olan sporculardan bir grup seçilecek ve bu da Aksaray ilimizdeki eğitim merkezine alınacak.

Kısacası tüm okullardan seçilen başarılı öğrencilerle Aksaray ilimiz güreş eğitim okullarının anamerkezi oldu. Biz şimdi geçen yılki uygulamalar sonucunda Aksaray’a öğrenci veren okullarımızın durumuna bir bakalım:

1) Bazı okulların buraya 3 ve daha fazla sporcu vermesi sonucunda antrenman dizaynı bozuldu.

2) Bazı okullar liglere takım çıkaramaz hale düştüler.

3) En başarılı öğrencilerini kaybeden okullarda rekabet ortamı kayboldu.

4) Başarılı sporcularla antrenman yapma fırsatı ortadan kalktı.

5) Yetiştirdiği başarılı sporcuları kaybeden antrenörlerin çalışma azimleri kırıldı.

6) Çocuklar alıştıkları ortamdan çok daha uzak bir yere gitmeleri sonucunda birçok sıkıntı meydana geldi.

Bu uygulama neresinden bakılırsa bakılsın Türk güreşinin menfaatine değildir. Çocuklar iki arada bir derede kaldılar. Bir yandan eski okullarının lig maçlarına gelip gitmek, yolculuk; diğer yandan öğrenim durumlarının aksaması. Birçok sporcu sınıfta kaldı. Yönetmenlik gereği sınıfta kalan öğrencilerin ilişkileri okuldan kesildi. Benim kanaatim bu çocuklara yazık edildiği.

Yatılı statüye geçen çocuklar ana–baba–aile ortamından uzakta bulunmaktadırlar. Veliler çocuklarının kazandıkları okullara muvaffakat vermişler ve kendilerini ona göre planlamışlardır. Hal böyle iken; Tokat, Kayseri, K.Maraş, Samsun, Çorum, Afyon, Muğla, Konya eğitim merkezlerinin en iyilerini seçip Aksaray merkezine vermenin Türk güreşine getirisi ne olabilir?

 

Avni TARHAN 16-11-2001

Serbestte Sofya seferi

Türk güreş tarihi boyunca en başarılı olduğumuz alan olan serbest güreşimiz 35'inci dünya şampiyonası için 22-25 Kasım tarihleri arasında Sofya'da mücadele edecek.

Tarihin süzgecinden geriye doğru bir bakarsak serbestte,1963 yılında Sofya'da 52 kiloda Cemal Yanılmaz (altın), 78'de İsmail Ogan (bronz) ve 97'de Hamit Kaplan ile bronz madalya kazandık. 1991 yılında Varna'da düzenlenen şampiyonada ise 82 kiloda Sebahattin Öztürk ile bronz madalyanın sahibi olduk. 1971 yılında Sofya'da madalya bile kazanamadık. Bulgaristan tarihi boyunca serbest stilde 4'üncü dünya şampiyonası organizesine ev sahipliği yapacak. Ay Yıldızlı ekibimiz Sofya'daki bu önemli şampiyonada, 54 kiloda Mevlana Kulaç, 58'de Harun Doğan, 63'te Mehmet Yozgat, 69'da Ahmet Gülhan, 76'da Gökhan Yavaşer, 85'te Ali Özen, 97'de Taşkın Özkale ve 130'da Aydın Polatçı'dan oluşan kadro ile mücadele edecek.

Biz şimdi serbest güreşimizin son üç yılına bir göz atalım. 1998 yılında Tahran'da 1 gümüş ve 1999 yılında Ankara'da 1 altın ve 2 bronz madalya kazanan serbestçilerimiz, 2002 Sydney Olimpiyatları'nda ise 1 bronz madalya kazanmışlardı. Herkesin malumu Sydney sonrası bir hayli sıkıntılar geçiren serbest takımımız inşaallah iyi bir çıkış yakalar.

Milli takımımızın geneline baktığımızda ise; 58 kiloda Harun, Avrupa ve dünya şampiyonu, 97'de Aydın Polatçı (Avrupa şampiyonu), 69'da Ahmet Gülhan (Avrupa şampiyonu), 54'te Mevlana Kulaç (Avrupa 3'üncüsü) olmuş tecrübeli isimler. Bunun yanı sıra Ali Özen yaşı ve tecrübesinin kıvamında. Genç Mehmet ve Taşkın'dan da şahsen iyi maçlar bekliyorum. Yine 76 kiloda Adem Bereket'in sıkletinde güreşen Gökhan'ın da çok iyi maçlar yapacağı kanaatindeyim.

Çok iyi bir kura ile milli takımımız 3 sıklette final güreşebilir. Benim kanaatım milli takımımızı aylardır cansiperane hazırlayan Cahit hoca ve antrenör arkadaşlarımın emeklerinin karşılığını alacakları yönündedir. Çünkü hocalar milli takıma bir hayli güvenmekte ve performanslarından memnun bulunmaktalar. Aynı duyguları ben de şahsen onlarla paylaşıyorum.

Bir insan inandıktan sonra başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Milli takımımız Sofya'dan iyi sonuçlarla döneceğine inanıyor ve milli takımımızdaki genç kardeşlerime güveniyorum. Bir serbestçi eski hocaları olarak yüreğim gönlüm onlarla beraber minderde olacağının bilinmesini isterim. Herkesin merak ettiği klasik bir soru vardır. Sofya'da şansımız ne olur? Benim kanaatim: İlk evvela altın ve 2 ila 4 arası bir madalya kazanırız diye düşünüyorum. İnşaallah milli takımımızın tuttuğu altın olur.


 

 

Güreş Kurultayı

 Avni Tarhan  24-Kasım 2001

 

 

Dünya spor literatüründe ülkemize önemli kariyer kazandıran ata sporumuz güreş için 24–25 Aralık tarihlerinde Ankara’da kurultay düzenlenecek. Sebep iseson iki dünya şampiyonasında alınan sonuçlar. Evet ortada şimdi bir başarısız tablo bulunmakta. Peki bu başarısız tabloyu getiren unsurlar nedir?

Türk güreşi son 5–6 yılda alt yapı ve üst yapı bazında büyük bir erozyona uğramıştır. Okullarda güreş tamamen bitmiş ve sadece 65 milyonluk bir ülkede bir iki okul dışında güreş takımı olan okul bile kalmamıştır. Büyük bir genç nüfusa sahip olmamız hasebi ile okul bazında görüşen tükenişi geleceğe pek de iyimser bakmamamız için en yeterli sebep olsa gerek.

Güreşimizin geri planda kalmasını sağlayan önemli etkenleri şöyle sıralamak mümkün:

1– Medya ve Tv’lerin genç nesillere futbolu tek spor ve tek ümit kaynağı gibi enjekte etmesi.

2– Kulüplerin kapanması ve bunlara yardım eli uzatılmaması.

3– Ödül ve teşvik sisteminin devamlı her yıl tırpanlanarak özendiricilikten çıkarılması.

4– Her gelen yönetimin hazır ile yetinip alt yapıya el atmaması.

5– Milli Eğitim ile ciddi çalışmaların yapılmaması.

6– Medyanın devamlı perişan sporcuları gündeme getirip yeni nesilin ufkunu karartması ve onları idol olmaktan çıkarması.

7– Ayda yılda bir yayın dışında güreşi özendirici hiçbir yayının olmayışı ve yayın akışı içinde sanki çok önemsiz bir spormuş gibi çok az bir süre ile geri planlarda yayınlanışı.

8– Türkiye’deki hayat şartlarının zorlaşması ve spor yapmanın nerede ise lüks hale gelmesi.

9– Özelleştirmelerin devreye girmesi ile alt yapıya önem veren kulüplerin kapılarına kilit vurmaları.

10– Eğitim merkezlerine gerek mali gerek teknik açıdan gerekli önemin verilmeyişi.

Bu tespitler sadece problemlerin bir bölümü. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız bakın güçlü kulüpler var ise milli takımlar da güçlüdür. Milli takımların can damarını kulüpler teşkil ederler. 1990–2000 arasında ülkemizde açılan hiçbir yeni kulüp olmadığı gibi 50’lere varan kulüp kapanmış veya kapanmasa bile tabela bazında kalmıştır. Peki hiç mi kulüp açılmadı diye itira edenler olabilir. Evet birkaç kulüp açıldı. Başarılı kulüpler dağıtılarak bir başka kuruluşa transfer şeklinde olmuştur. Şimdi gizli oturumda 24–25 Aralık tarihlerinde güreş için sempozyum var. Benim bu sempozyuma katılan yetkililere tek bir sorum var. Yaklaşık bir yıldan bu yana yatılı okullar bazında başlatılması düşünülen proje her ne hikmet ise Milli Eğitim Bakanlığımız ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığımız arasında bir türlü imzalanamadı. Bu proje Türk güreşinin belki de önümüzdeki yirmi–otuz yılın en önemli projesi. Sn. Ünlü’nün bunu neden hayata geçirmediğini herkes gibi ben de merak ediyorum. Bir ülkede okullarda spor var ise o spor ilelebet devam eder. Türkiyemizde 15 milyona yakın spor çağında genç evladımız var. Bu güzel nimeti değerlendirmek yöneticilerimizin elinde. Daha dün güreş ayyukta olup da bugün düşmemiştir. Bizim gibi dünyada çok başarılı olan ülkelerde de arasıra böyle düşüşler her zaman olmaktadır. Temennim, kurultayda Türk güreşinin istikbaline etki edecek önemli kararlar alınır ve bu da hayata geçirilir.

 

 

 

 

 

 

 

Acı final

 

 Avni Tarhan

 

Türk güreşi yıl içinde, yıldızlar, gençler ve büyükler Avrupa kulvarlarında iyi sonuçlar alırken, son dünya şampiyonalarından maalesef istenmeyen kötü sonuçlar alındı. Elbette alınan sonuçlardan sonra herkes mutlaka bir görüş belirtecektir. Kimi 'iyi hazırlanmadılar', kimi 'antrenörler yetersizdi', kimisi 'güreş iyi yönetilmiyor', diyor. Şimdi tarafsız gözle alınan sonuçların nedenlerini mercek altına alalım: Bilindiği üzere dünya şampiyonaları 26-30 Eylül tarihlerinde yapılacaktı. Meydana gelen hadiselerden dolayı müsabakalar süresiz ertelendiği zaman serbest ve grekoromen milli takımlarımız tam konsantre olmuş, sporcular kilolarını ayarlama noktasında iken iptal kararı çıktı. Bunun üzerine arada 40-45 günlük bir boşluk doğdu. İşte meydana gelen bu boşluk, dağılan dikkat, bozulan motivasyondan dolayı bu sonuçları aldık diye düşünüyorum. 22-25 Kasım’da Sofya’daki dünya şampiyonasında serbestçilerimizin almış olduğu sonuçlar, kampta bulunan grekoromen milli takımımızı ve tüm teknik ekibi etkilemiştir. Evet milli takımlarda uzun yıllar çalışan bir insan olarak ben böyle hadiselere çok şahit oldum. Biz yabancılar gibi hadiselere profesyonel bakamıyoruz. Meselâ birisinin eline bir çivi batsa biz bunu yüreğimizde hissediyoruz. Mayıs ayında Avrupa şampiyonu olan grekoromen milli takımımız dünya şampiyonasından 97 kg'da Mehmet Özal’ın almış olduğu tek bronz madalya ile dönüyor. Olimpiyat, dünya şampiyonlarımız kürsü dışında kalmış. Serbestte de durum öyle. Peki ne yapmak lazım? Bana göre yapılacak en önemli şey kulüpler düzeyinde güreşe büyük mali ve manevi destek sağlanması lazımdır. Çünkü, kulüpler yoksa milli takım da yoktur. Ayrıca altyapıya çok daha fazla önem verilmesi lazımdı. Çünkü bu yıldız topluluğu elimizden gitmeden önce mutlaka yenilerinin yetiştirilmesi gereklidir. Alınan bu kötü sonuçlarda bana göre en büyük etkenlerden birisi de aylardır sporcusuna maaş veremeyen ve zor durumda kalan kulüplerimizdir. Son söz olarak: Sayın Şansal ve ekibinin radikal kararlar alarak bu sıkıntıyı aşacağı kanaatindeyim.

 

 

 

 

 

Güreşin kurtuluşu yerel yönetimlerde

 

 

 

Gebze Belediyespor’un kapanması, Türk güreşi açısından büyük kayıp oldu. ülkemize uluslararası başarılar kazandıran birçok güreşçi işsiz kaldı. Yeni Hamzalar’ın, Şerefler’in yetişmesi için de yerel yönetimlerin desteği şart.

Türk güreşinin son 7 yılına damgasını vuran Gebze Belediyespor’un faaliyetlerini durdurduğunu açıklaması camiada büyük bir üzüntüye sebep olurken, belediyelerin spora verdiği desteğin önemi de gözler önüne serildi.

1995 yılından beri kadrosunda bulundurduğu 60 güreşçiyle önemli başarılara imza atan Gebze Belediyesi Güreş İhtisas Kulübü, 2000 yılında Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanarak Türk spor tarihine geçmişti.

1999 Avrupa ve dünya şampiyonu Harun Doğan, 1997 Dünya şampiyonu Zekeriya Güçlü başta olmak üzere Kamil Kocaağaoğlu, Gökhan Yavaşer, Mevlana Kulaç, Ramazan Demir gibi Avrupa ve dünya çapında başarılar kazanan sporcuların yanında toplam 60 sporcunun işsiz kalmış olması üzüntü verici bir başka olay oldu.

Türk güreşinin kalkınmasında başrol oynayan Gebze Belediyespor, milli takımlara verdiği 10 sporcuyla da Ay–Yıldızlı ekibin yükselmesine katkıda bulundu. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen yerel yönetimlerin, başta güreş olmak üzere diğer spor dallarına vermiş olduğu ekonomik destek amatör sporların ayakta kalmasını sağlayan en önemli etken olmuştur.

1990 yılından bu tarafa spor hayatına başlayan tek kulüp olma özelliğini elinde bulunduran Gebze Belediyespor’un bu açıdan da önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Son 10 yılda TEDAŞ’ın desteğini tam olmasa bile çekmesi, Emlakbank’ın yaşadığı büyük sorunlar sebebiyle güreşi arka plana atmasının ardından minderin tek lokomotifi haline gelen Gebze’nin gidişi Türk güreşinin ilerlemesini engelleyecektir.

 

Avni Tarhan