Avni TARHAN 16-3-2001 |
|
İsmail başkana
vefasızlık...
Türk gibi kuvvetli imajı, tarih boyu dünyada en başarılı
olduğumuz kulvar. Evet bu güreşimizden başkası olamaz. Cumhuriyetimizin
ilanı ile birlikte kurulan Güreş Federasyonu 1923 yılından bu yana geçen
83 yılda tam 38 başkan görev yaptı.
Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle
seçimle görevlendirme döneminin ilk federasyon başkanı ise İsmail
Demirci, 1994–96 yılları arasında 3 yıl görev yapan İsmai Demirci; kulüp
yöneticiliği altyapı çalışmaları ve gerek ise başkanlığı döneminde
başarılı çalışmaları oldu.
Bugün güreşimizde büyük starlar olan
"Mahmut Demir, Şeref Eroğlu, Nazmi Avluca, Sebahattin Öztürk, M. Akif
Prim ve diğer birçok şampiyonun yetişmesine vesile olmuştur. Serbest
stilde 1951, 54, 57, 66 yıllarından sonra takım halinde dünya
şampiyonluğu onun döneminde gerçekleşti.
1968 yılından bu yana altın
kazanamadığımız olimpiyatlarda serbestte Mahmut Demir ile altın
kazandık. Hakeza grekoromen güreşimizde 93 Barcelona Olimpiyatları'ndan
sonra 96 Atlanta'da ise yine Hamza Yerlikaya altın, M. Akif Prim ise
bronz madalya kazandılar. Yıllardır hasret olduğumuz madalyaların gerçek
mimarı bana göre Demirci'dir. O güreşe bir sevdalı adeta işi gücü rüyası
güreş olan bir spor adamı olarak hep vardı bugün yine var.
Şimdi yaklaşık bir ay önce amansız bir
hastalığın pençesinde mücadele vermekte. İki gün önce kendisi ile
konuştuğumda "Hocam Allah'ın izni ve dostlarımın duası ile bu hastalığı
yeneceğim, korkmuyorum ve Türk güreşi için yapmamız gereken işler var."
dedi. Evet korkunç hastalığın verdiği büyük sıkıntıya rağmen güreşimizin
bugünkü durumu ile dertlenen Demirci başkana Allah'tan hayırlı şifalar
diliyorum. İsmail Demirci, Türk güreş tarihinin son otuz yılında en
başarılı başkanlarından bir tanesidir.
Kendisi hayatı boyunca canını güreş için
ortaya koydu. Devlete Türk milletine bayrağımıza büyük hizmetler yaptı.
Bunu tüm kamuoyu bilir. O şimdi ise üzgün, kırgın ve canının derdinde.
Evet bir genç kardeşimiz için Türkiye'yi ayağa kaldıran insanımızın
şimdi ülkemizi dünya şampiyonu yapan bir değerli başkana sahip
çıkmasının bana göre tam zamanı.
Tüm devlet büyüklerimizin Demirci başkana
sahip çıkmalarını temenni etmekteyim. Çünkü devlet kendisi için fahri
olarak büyük hizmetler yapan insanı yüz üstü bırakmaması gerekmektedir.
Bu böyle olursa gelecek nesil için çok
kötü bir örnek teşkil eder. Son söz olarak: Tüm güreş camiası ve güreşe
müdahil olan hakemler, kulüpler ve sporcu kardeşlerimin İsmail başkana
desteklerini esirgememeleri gerekmektedir.
Spordan sorumlu Spor Bakanımız Sayın Ünlü
ve GSG Müdürü Sayın Mutlu Bey'in Demirci'nin tedavisi ve gerekirse
yurtdışında tedavi ettirilmesi için gerekli girişimlerini tüm spor
kamuoyu beklemektedir. İsmail başkana Allah'tan hayırlı şifalar dilerken
tüm kamuoyunu göreve davet ediyorum. |
|
Avni TARHAN 8-4-2001 |
|
Güreşten haberler
Yeni bir jenerasyonla 2001'e giren güreşimiz çok yoğun
bir faaliyet içinde. Büyükler Serbest kategorisinde 19–22 Nisan
tarihlerinde Budapeşte'de yapılacak turnuvaya sıkı bir şekilde
hazırlanıyor.
Grekoromen Büyükler dün Trabzon'da
başlayan Uluslararası Vehbi Emre Turnuvası'na çok büyük bir hazırlık
sonrasında geldi. Güreşçilerimiz, turnuvaya hocalarıyla birlikte resmi
bir şampiyona havasında hazırlandı.
Grekoromen Gençler ise 13–15 Mayıs'ta
Konya ilimizde yapılacak olan şampiyonlar sınavına hazırlanırken,
Yıldızlar ise 18–20 Nisan'daki Türkiye şampiyonasında ter dökecekler.
Serbestin gençleri ise şampiyonlar turnuvası hazırlıkları için Ankara'da
kampta bulunmaktalar. Yıldızları ise K. Maraş'ta kampta bulunmakta ve
20–22 Nisan'da K.Maraş'ta Türkiye şampiyonası için mindere çıkacaklar.
Kurullarının büyük bölümünü oluşturarak
görev bölümü yapan Federasyon Başkanı Osman Şansal ve ekibi tüm bu yoğun
faaliyetler arasında, 10–13 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da yapılacak
olan Büyükler Grekoromen Avrupa Şampiyonası ve 27 Haziran–5 Temmuz'da
İzmir'de yapılacak olan Yıldızlar Serbest ve Grekoromen Avrupa
Şampiyonası'nın ev sahipliği için de hararetle hazırlıklar yapmaktalar.
Güreş sporu en yoğun faaliyeti olan
branşlardan bir tanesi şu an tam 7 takım ayrı ayrı yerlerde kamp
yapmakta.
Biz şimdi milli takımlara yeni yönetim
tarafından atanan teknik ekiplere bir göz atalım: Serbest Büyükler:
Cahit Ahıskalıoğlu (Teknik Direktör). Necmi Gençalp, İbrahim Akgün, Ali
Kayalı, Turan Ceylan. Serbest Gençler: Sebahattin Öztürk, Metin Topaktaş,
Gürsel Uzunca, Nizamettin Oruç, Muhammed Oruç. Serbest Yıldızlar: Ahmet
Ak, Sezai Işkın, Murat Günaydın, Hayrettin Endiz, Muhsin Yıldız.
Grekoromen Büyükler: Ata Karataş (Teknik
Direktör), Bilal Tabur, Mehmet Acak, Erhan Balcı, Rüstem Koyuncu.
Gençler ise: Seçkin Saruhan, Yalçın Karapınar, Hasan Arı, Alaattin
Özgür, Tahir Yılmaz. Yıldızlar: İbrahim Yıldırım, Remzi Öztürk, Mehmet
Biçici, Mahir Yazıcı, Lütfi Yılmaz, Mustafa Doğan.
Bayanlar bölümünde ise: Kamil Kocaağaoğlu,
İsmail Faikoğlu, Muzaffer Aydın, Berrin Bozkurt, Tülay Yazıcı
görevlendirilen isimler.
Yeni federasyonun en büyük hedeflerinden
bir tanesi geçmiş dönemde çöken altyapıda tekrar canlanma, kulüplerin
yeniden ayağa kaldırılması ve güreşe bir vizyon kazandırılması. Ne
diyelim hayırlısı olsun. Yapılan çalışmalar sonucunda güreşimizin iyi
bir yere gelmesi en büyük dileğimiz. Yukarda isimlerini zikrettiğimiz
ekiplerin ellerinde sihirli deynek yok; ama çalışarak Türk güreşini
layık olduğu yere getireceklerdir. |
|
Bu sefer olsun
10-3-2001
Son yıllarda bünyesinden büyük starlar çıkartan grekoromen
güreşimizin 10–13 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Avrupa Şampiyonası
sınavı var.
Güreş tarihimizin sayfalarını geriye doğru bir
karıştırdığımızda bugüne kadar grekoromende takım halinde ne Avrupa ne de
dünya şampiyonluğu var. Hani ne derler atalarımız “30 yıl kar yağar bir gün
ay olur” bu misal grekoromen milli takımımız bana göre son 40 yılın en iyi
takımını yakalamış bulunmakta.
Bu büyük şansın çok iyi değerlendirildiği
takdirde neden 13 Mayıs günü Ulubatlı Hasan misali burçlara şampiyonluk
bayrağı dikmeyelim. Peki bu nasıl olur derseniz? Tüm kulüp alt yapı ve milli
takım antrenörlerinin canla başla çalışmaları, iyi motive olmaları
gerekmektedir. Su var, un var fakat sıra helvanın yapılmasında. Benim sözüm
ülkemizdeki tüm grekoromen antrenörlerinedir. Umarım bu tarihi fırsatı iyi
değerlendirirler.
Biz serbestçiler olarak 1994 yılında tam 64
ülke arasından inanılmaz gibi görünen dünya şampiyonluğunu kazanmış olduk.
1994 yılı serbest kadromuz ile şimdiki grekoromen kadrosunu kıyas
ettiğimizde serbestte sadece takımda Sebahattin Öztürk vardı dünya şampiyonu
olarak.
Mahmut Demir ve Muharrem Demireğen Avrupa
birincisi, Kenan Şimşek olimpiyat ikincisi ve Turan Ceylan Avrupa ikincisi
idi... Ama şimdiki grekoromen kadrosunda 3–4 tane dünya şampiyonu ve 1
olimpiyat şampiyonu var. Takımın neresinden baksan maşallahı var.
Şampiyonaya 2 ay gibi bir zaman kaldı. Ercan,
Şeref, Nazmi, Hamza, Mehmet, genç Fatih ve diğer başarılı elemanlardan
kurulu bu güzel takıma Avrupa şampiyonluğu çok yakışır. Karşımızda Rusya,
Polonya, Macaristan ve birçok başarılı ülke var. Ama kim olursa olsun önemli
olan zoru başarmaktır. Ben şahsen takımımıza güveniyorum. İyi konsantre
olunur iyi çalışılır ise takımımız şampiyonluğun en büyük adayı olabilir.
Yapılacak tek şey iyi çalışmak iyi motive olmak ve şampiyonluğun
kazanılacağına yürekten inanmak.
Ben şahsen takımımıza güveniyorum. Grekoromen
takımımız bunu başaracak güç ve kapasitededir. Şimdiye kadar şampiyon
olamadık. Takım halinde bu sefer Avrupa'de neden şampiyon olmayalım. Size
güveniyor ve tüm kalbimizle desteğimiz size. O zaman 13 Mayıs akşamının
şampiyonluk akşamı olması dileğim ile.
|
Serbest'te yeni oluşum
7-3-2001
Türk güreşinin geldiği zor durumdan kurtarılması için Şansal
yönetimi çok etkin ve modern çareler aramakta. Bunlardan bir tanesi ise
olimpik rezerv takım. Evet serbest ve grekoromen güreşte yapılacak
olan bu yeni oluşumun tek amacı var. A takıma alternatif güzel bir ekip
dizayn etmek ve rekabet ve kalite ortamı meydana getirmek. Hani ne derler
"Hazıra dağ dayanmaz" her yönetim elindeki malzeme ile yetindi ve hazırı
tüketti. Kimse Türk güreşinin istikbalini düşünmedi. 23 tane eğitim merkezi
açıp sayı çoğaltmak Türk güreşine elbette reçete değil. O zaman yapılacak
tek şey altyapıya çok ciddi yatırım yapmak. Türk güreşi tarihi bir şansı
kullanmak arefesinde. Şansal'la gelen bu faktörü iyi kullandığı takdirde 34
sene sonra Türk güreşi düzlüğe çıkar. Aksi takdirde çok zorlu dönemlerin
gelebileceğini düşünmemek büyük saflık olur. Şimdi Yaşar Doğu Turnuvası'nda
ilk sınavını veren serbest güreşimizi bir ele alalım. Cahit Ahıskalıoğlu'nun
teknik sorumluluğunda; Necmettin Gençalp, Turan Ceylan, Ali Kayalı, İbrahim
Akgün ve Metin Topaktaş'tan oluşan teknik ekip, bana göre son derece uyumlu
ve karizması yüksek olan bir antrenör grubu. Gerek kamplarında gerekse
turnuva esnasında gördüğüm manzara büyük bir uyum ve saygı ortamının
bulunduğu. Şansal, başkan seçimleri öncesinde vermiş olduğu sözü aynen
tutarak güreşin kendi kendisini yönetmesini temin etti. Güreşimize gelen bu
bahar havası umarım büyük başarıları da beraberinde getirir.
Evet Sydney'de teknik hataların sporculara
yüklenmesi sonucunda Harun gibi dünya ve Avrupa şampiyonu bir devini
kaybeden serbestimiz inşaallah tarih boyu olduğu gibi yine de başarılara
imza atacaktır. 30 senedir 4 dünya şampiyonu çıkaran serbest güreşimiz
ikinci bir Harun için tam 10-15 sene beklemesi gerekmektedir. Türk
milletinin kazanacağı altın madalyalara bir hiç uğruna, kapris uğruna ceza
vermenin bir mantığı olamaz. Eğer Harun gibi bir iddiası kalmayıp da dünyada
başka mindere çıkmayanlara bir ceza veriliyorsa Harun'a da verilsin. Ama
baktığımızda dünyada hiçbir kimsenin bir ceza aldığı yok. Çünkü o insanlar
bir şampiyonun ne kadar zor yetiştiğini biliyorlar. Biz ise zor yetişeni
kolay kaybetmesini biliyoruz. Sayın Ünlü ve Sayın Mutlu, Yaşar Doğu
turnuvasını sizler de izlediniz. Elinizi vicdanınıza koyun ve Harun ile
Yüksel'in cezasını kaldırın. Çünkü Türk serbest güreşinin buna ihtiyacı var.
Bunu lütfen güreşimiz için yapınız.
Mübarek Kurban Bayramı'nı başta milletimiz
olmak üzere tüm İslam alemine hayırlar getirmesi temennisi ile
okuyucularımın bayramlarını tebrik ederim
|
Avni TARHAN 29-3-2001 |
|
Yaşar Doğu
1913 yılında Samsun'un Kavak ilçesine bağlı Karlı
köyünde dünyaya gelen Yaşar Doğu 1936 yılında Ankara'da askerliğini
yaparken minder güreşine başladı.
İlk antrenörlüğünü Faik Dura (Arap hoca)
yaptı. Biz şimdi çok başarılı bir çizgisi olan bu örnek şampiyonumuzun
derecelerine bir göz atalım: 1936 (grekoromen Avrupa 2.si), 1940
grekoromen Balkan 1.si, 1946 Stockholm serbest stil Avrupa şampiyonu,
1947 Prag serbest stil Avrupa şampiyonu, 1948 Londra Olimpiyat Oyunları
şampiyonu, 1949 serbest stil Avrupa şampiyonu, 1951 Helsinki'de yapılan
dünya şampiyonasında dünya şampiyonu. Evet güreş yaptığı yıllar içinde
toplam 6 altın, 1 gümüş olmak üzere toplam 7 madalya kazandı. Ayyıldızlı
mayo ile çıkmış olduğu 47 müsabakadan 33'ünü tuşla, 11'ini ittifakla ve
ikisini ekseriyetle kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Güreş
yaptığı o dönemden günümüze kadar taraflı tarafsız herkes tarafından
Türk güreşinin en örnek insanı olarak kabul edilen Yaşar hoca 15 Aralık
1955 senesinde milli takım ile birlikte İsveç'te bulunurken ağır bir
kalp krizi geçirdi. Yurda döndükten sonra doktorlarının ikazlarına
rağmen yine de çok sevdiği ve güreş ve güreşçi evlatlarından kopamadı.
Hastalık onun temposunu hiç de düşürmedi hasta yatağından kalkarak
antrenmanlara gitti durmadı çalıştı. Büyük üstad 8 Ocak 1961 günü
ebediyete irtihal ettiğinde henüz 48 yaşında idi. Çok genç yaşta
aramızdan ayrılan Doğu, nesiller ve asırlar boyu Türk gibi kuvvetli
imajının baş mimarı olarak ebediyeten gönüllerde yaşayacaktır. Gerek
sporculuk, gerek ise antrenörlük yaşantısında inançlı ve ibadetli tarzı
ile herkesin çok sevdiği Yaşar hoca Anadolu'dan bulup getirerek
yetiştirdiği şampiyonlar ile de Türk güreşini dünya platformuna taşıdı.
Hayatı boyunca nefsi için hiçbir gayret içinde olmayan Doğu her zaman
sporcuları için canını ortaya koydu. Nitekim vefat ettiğinde hiçbir
malvarlığı bırakmadı. Oysa istese idi ona büyük devletimiz her şeyi
verirdi. Ama o nefsi için değil devamlı sporcuları için istedi. Onlara
ev, aş, iş buldu ve şampiyon yaptı. Bana göre gerek sporculuğu, gerek
örnek insanlığı gerek ise antrenörlük hayatındaki babacan kişiliği ile
Türk güreşinin en mümtaz şahsiyetlerinden biri idi o. O bu aziz millet
için canını hiçe saydı ve millet için tüm gücünü ortaya koydu. Peki biz?
Hiçbir şey yapmadık. Herkes hatırlar, harabe yığını haline gelen ve
çöken evinin çöküşünü seyrettik. Oysa Yaşar hoca gibi bir efsanenin evi
bugün müze haline getirilmesi gerekirdi. Maalesef o dönemde hocanın
talebeleri federasyon yönetiminde idi. Bana göre Yaşar Doğu'ya gereken
vefa gösterilmemiştir. O bir şampiyon, bir antrenör olarak üzerine
düşeni yaptı hem de asırlar geçse de silinmeyecek tarzda. Ne diyelim
Allah razı olsun nur içinde yatsın. At ölür meydan kalır yiğit ölür şan
kalır. Evet Yaşar Doğu hoca bedenen aramızda şimdi yok; ama manen Türk
milleti var oldukça o hep olac |
|
Avni TARHAN 15-4-2001 |
|
Krizden sporun nasibi
Ülkemizde meydana gelen ekonomik krizden Türk sporunun
her kademesi de etkilenmiş bulunmaktadır.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nce
yayınlanan genelgede her alanda tasarrufa gidilmesi ve tüm
federasyonların 200 yurt içi ve 120 yurt dışı olmak üzere toplam 320
faaliyetin iptali gündeme gelmiş bulunmaktadır. Genelgede dünya, Avrupa,
Akdeniz oyunları, Balkan şampiyonaları gibi şampiyonaların ve bunlara
hazırlık tesir edecek çalışmalar dışındaki tüm programlar
durdurulacaktır. Biz şimdi serbest, greko romen, yağlı, karakucak ve
bayanlardan oluşan tam 5 büyük organizasyonu olan güreş sporuna el
atalım. Yaklaşık 2001 bütçesi 1.2 trilyon olan güreş son ekonomik
krizden sonra dolar bazında yarı yarıya inmiş bulunmaktadır. Çünkü
güreşin bütçesi yıl sonuna kadar doların 700 bin lira sınır düşünülerek
hesap edilmiş ve meydana gelen krizden sonra ise bütçe dolar bazında 600
milyar sınırına gerilemiş bulunmaktadır. Tüm branşlarda 9 milli takımı
olan güreşin bu parayla yıl sonunu getirmesi mümkün değildir. Şimdi
seçimle işbaşına gelen federasyonlar meydana gelecek kriz sonunda büyük
sıkıntıyla karşı karşıya kalmaları söz konusudur. Genelgede yurt içinden
malzeme alımı, telefon, su, elektrik, kamplar, binek araçları, kırtasiye
dahil iğneden ipliğe her alanda tasarrufun istendiğini düşünecek olursak
bu yıl Türk güreşi açısından zor bir yıl olacaktır. Seçimlerde yeni bir
jenerasyonla işbaşı yapan Osman Şansal federasyonunun yönetim kurulunun
mutlaka güreşe mali destek sağlaması gerekmektedir. Şansal gerek maddi,
gerekse manevi olarak büyük masraflar yaptı. Herkes gibi o da alanında
başarılı bir işadamı. Türk güreşi Şansal'ın sırtına fatura edilemez. O
da herkes gibi bir güreş sevdalısı. Yönetime talip olan ve vaatle gelen
yöneticilerin bu zamana güreşe bir destek sağladıklarına ben şahit
olmadım. Bu zorlu dönemde herkesin Osman başkanın etrafında kenetlenmesi
ve taşın altına herkesin elini koyması gerekmektedir. 40 federasyonu
olan ülkemizin, hiçbir başarısı ve olimpik spor olmayan branşlarla
güreşin aynı kefede tartılması büyük hata olur. Bana göre güreşe hiçbir
kısıtlama getirilmemelidir. Çünkü dünyada biz güreşle |
|
Avni TARHAN 2-3-2001 |
|
Millilik belgesine
engel...
Her şeyin temeli olan eğitim. Evet eğitim seviyesi bir
ülkenin kalkınması seviyesi ile her zaman paralellik arz eder.
Türk sporunun da mutlaka çok iyi yerlere
gelebilmesi için eğitilmiş teknik adam, antrenör, monitor ve beden
eğitimi öğretmenlerine elbette ki ihtiyacı bulunmaktadır. Sporun başı ve
Türk sporunu yöneten Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nün çıkarmış olduğu
bir genelgeye isterseniz bir göz atalım.
5.8.1998 tarih ve 23777 sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmenlikle millilik
belgelerine sınır getirilmektedir. Yönetmenlikte "yurt içinde ve yurt
dışında yapılan uluslararası turnuva veya şampiyonada A Milli Takım
dışında iki ve daha fazla takımla, ferdi sporlarda aynı sıklet ve
kategorilerde iki ve daha fazla sporcu ile iştirak edildiği takdirde,
ilgili federasyonun belirlediği ve genel müdürün veya bakanın onayladığı
resmi listenin dışındaki takim ve sporcular milli olmuş sayılmaz ve bu
sporculara millilik belgesi verilmez" yani helal olsun bu yönetmenliği
hazırlayan yöneticilere.
Bu maddeye göre, bir turnuvaya 50 kişi
milli takımı temsilen girse ancak 8 sıklette 2'şerden 16 sporcu millilik
belgesi alabilecek. Bunun anlamı 34 kişi öylesine yarışmalara girdiniz?
Böyle şey olamaz. Bir yandan eğitim ve spor bilincinin gelişmesi için
uğraşırken öte yandan sporun önüne büyük bir engel koyuyoruz.
Bu olsa olsa Türk sporunun gelişmesini
engellemekten öteye gidemez. Bir sporcu Türkiye adına müsabakaya çıkıyor
ve adı anons ediliyorsa o millidir. Mesela futbolda 89'uncu dakikada
maça giren insan milli oluyor da bir turnuvada 3-4 maç yapan neden
olmasın. Sayın Ünlü ve Sayın Mutlu'nun bu hadiseye el koymaları ve Türk
sporunun önüne konan bu engeli kaldırmaları kamuoyunun beklentisidir.
|
|
Avni TARHAN 29-9-2001 |
|
Dünya şampiyonalarında
belirsizlik
26–30 Eylül tarihlerinde New York’ta düzenlenecek olan
dünya serbest, grekoromen ve bayanlar serbest güreş şampiyonaları
meydana gelen müessif olaydan dolayı FILA tarafından iptal edildi.
Müsabakalara 10 gün gibi kısa süre kala
iptal edilen şampiyonalar birçok takımın planlarını altüst etti. Evet
mayıs ayında grekoromende yakalamış olduğumuz Avrupa şampiyonluğundan
sonra katıldığımız turnuvalar ve milli takımın genel performansına
bakıldığı zaman çok iyi bir konumda bulunan ve ilk üçün en büyük adayı
takımımız için bu iptal hiç de iyi olmadı. Peki şampiyona iptalleri
takımlara nasıl bir etki eder?
1. Konsantrasyonun dağılması, 2.
Motivasyonun bozulması, 3. Kilo kontrol aşamasında bulunan sporcuların
fizyolojik dengelerinin bozulması, 4. Bir boşluğun doğması sonucu
çalışma planlarının tekrar silbaştan olması gibi pek çok menfî
etkilerini sıralamak mümkün. Peki şimdi ne yapmamız lazım? Milli
takımlarımızın 10 günlük aktif bir dinlenme ve ardından milli takımımıza
teknik kurmayların en ince detayları hesaplayarak bir planlama yaparak
tekrar belirlenecek tarihe konsantrasyonu sağlamaları gerekmektedir.
Ayrıca FILA'nın tüm ülkelere çok daha iyi hazırlık imkanı vermesi
açısından. Müsabaka tarihlerini açıklaması ile müsabakalar arasında en
az 10 günden az olmayan bir zaman dilimi bulunması lazımdır. Dünya,
Avrupa ve olimpiyat şampiyonaları gibi büyük yarışmalar bir sporcunun
kürsüye çıkmak için en büyük hedefidir. Sıklet sporlarında en büyük
sıkıntı kilo ayarlamasıdır. Bir başarılı sporcu vücuttaki dengeyi iyi
hesap ederek yılda çok büyük iki yarışma için kilo düşmesi, fazla
düşülmesinin performansı ters yönde etkileyeceği bilinen bir gerçektir.
Biz şimdi serbest güreşimize bakacak olursak: Milli takım teknik
heyetinin takımın performansından son derece memnun olduğu ve iptal
edilmemesini çok arzuladıklarına tanık oldum. Evet serbest stilde de
geçmişteki başarısız tablonun silineceği belki de bir çıkışın
yakalanacağı ümidi hakim idi. Güreş sporumuzda son Akdeniz Oyunları
dahil yıl içinde yakalanan iyi çıkıştı. Dünya şampiyonasında da devam
edeceği kanaatindeyim. Bilhassa Grekoromen Milli Takımımız için
gönlümden geçen iyi konsantrasyonu, iyi kura ve şansın da iyi olması
halinde takımımız ilk iki takımdan birisi olabilir. Bu düşüncenin sebebi
ise çok iyi bir kadronun olması ile birlikte Avrupa'da kazanılan
başarının burada da sürmesi halinde bu hiç de zor olmayacaktır. Serbest
stilde ise toplamda 3 madalya ve hele ki bu madalyaların birisi altın
olursa büyük bir iş başarmış oluruz. Temennim dünyamızda tüm inançlar
arasında hoşgörü ile karşılıklı anlayışın hüküm sürmesi ile birlikte
masum insanların zarar görmemesidir. |
|
Avni TARHAN 1-9-2001 |
|
Akdeniz Oyunları
Tunus'ta düzenlenecek olan Akdeniz Oyunları'nın güreş
bölümünde müsabakalar, grekoromende 4–5 Eylül, serbest bayanlarda 5–6
Eylül ve serbest erkeklerde 7–8 Eylül tarihleri arasında yapılacak.
Bilindiği üzere en son Akdeniz Oyunları
1997 yılında İtalya'nın Bari kentinde yapılmıştı. Grekoromen Milli
Takımımız Tunus'taki oyunlara 54 kg: Mücahit Vardar, 58 kg: Yusuf
Naneci, 63 kg: Bünyamin Emik, 69 kg: Selahattin Güngör, 76 kg: Taner
Akbulut, 85 kg: Tekin Çağlar, 97 kg: Serkan Özden ve 130 kg'da ise Yekta
Yılmaz Gül ile katılacak.
1997 yılında Bari'de yapılan son Akdeniz
Oyunları'nda grekoromen takımımız 63 kg'da M. Akif Prim, 85 kg'da Hamza
Yerlikaya ve 97 kg'da Hakkı Başar'la altın, 58 kg'da Ergüder Bekişdamat,
69 kg'da Mecnun Güler ve 125 kg'da Şaban Donat'la gümüş madalya
kazanırken 54 kg'da ise Ercan Yıldız bronz madalya almıştı. Tunus'taki
bu zorlu mücadelede 1997 takımından hiç kimse bulunmuyor.
2001 yılına çok iyi bir giriş yapan
grekoromen güreşimiz sırası ile; mayıs ayında İstanbul'da takım halinde
Avrupa şampiyonluğu, temmuz ayında İzmir'de yıldızlar Avrupa takım
şampiyonluğu yine ağustos ayında Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te
gençler dünya takım ikinciliği kazandı. Başarılı bir altyapıya sahip
olan bu branşımız Tunus'taki Akdeniz Oyunları'nda da takım halinde
şampiyonluğun en büyük favorisi. Her zaman belirtmiş olduğum gibi
grekoromen milli takımımız son 40 yılın en iyi takımı. Böyle bir nesil
40 yıl kar yağsa bir gün ay olur misali ancak ele geçer. Büyükler Avrupa
Şampiyonası'ndan önce defalarca yorum yazılarımda bu takıma Avrupa
Şampiyonluğu çok yakışır, bu kadro ile bunu başaramazsak bir daha çok
zor diyordum. Gerçekten de büyük bir puan farkı ile şampiyonluğa
ekibimiz ulaştı.
Grekoromen Milli Takımımız'ın önünde en
büyük hedef olarak bulunan Dünya Şampiyonası 26–30 Eylül tarihlerinde
New York'ta yapılacak. Dünya şampiyonası son derece zorlu bir sınavdır.
Avrupa şampiyonluğu unvanlı ekibimiz bu şampiyonaya sıkı bir şekilde
hazırlanmakta. Akdeniz Oyunları ve dünya şampiyonaları tarihlerinin
birbirine çok yakın olması hesabı ile; Hamza Yerlikaya, Şeref Eroğlu,
Mehmet Özal, Fatih Bakır, Ercan Yıldız ve diğer as elemanlar Akdeniz
oyunlarına götürülmemekte. Aslında doğrusu da bu. Çünkü grekoromen
güreşimizin yedekleri de çok iyi elemanlardan oluşmakta. Son söz olarak:
Akdeniz Oyunları'nda grekoromen milli takımımızın bana göre hedefi takım
şampiyonluğu ve 97'den iyi bir sonuç almak olmalıdır. |
|
Avni TARHAN 1-8-2001 |
|
Bostancıoğlu ve
Ünlü'ye çağrı
Bundan önceki Güreş 1 ve 2 başlıklı iki yazımda dünyanın
en başarılı güreş altyapısına sahip ABD'den bahsetmiştim. Orada liseler
bazında güreş takımı kurma mecburiyeti olduğunu ve liselerin yanı sıra
üniversitelerde ve kulüplerde lig müsabakalarının yapıldığını, ülke
genelinde 1 milyon 600 bin lisanslı güreşçi olduğunu yazmıştım.
Şimdi dünya genelinde en başarılı
olduğumuz güreş sporumuzun ülkemizdeki son durumuna göz atalım. 22 tane
eğitim merkezinde 600 kadar güreşçi çocuğumuz var. Bölgelerde tamamen
altyapı diye bir şey kalmadı. Ayrıca kulüplerimizin ekonomik ve
özelleştirme hadiseleri ile birçoğunun kapandığını birçoğunun da kör
topal yürüdüğünü maalesef üzülerek müşahade etmekteyiz. Her şeyden önce
ülkemiz genelinde faal lisanslı güreşçi sayısı 6-7 bin civarında.70
milyonluk büyük Türkiye için bu rakam hiç de uygun bir rakam olmasa
gerek.Yukarıdaki Amerikan örneğinde 1 milyon 600 bin aktif güreşçi
sayısı bile Türkiye genelinde 40 tane federasyonumuzun aktif sporcu
sayısından fazla. Şimdi eğri oturup doğru konuşmak gerekir ise; 15
milyona yakın genç eğe ki çağdaş projelerle spora kanalize edilebilirse
dünya genelinde bizim bileğimizi büken zor çıkar.
Güreş Federasyonu Türkiye genelinde 700'e
yakın pansiyonlu yatılı okullar ve yatılı bölge ilköğretim okullarında
güreş faaliyeti başlatmak için bir protokol hazırladı. Aldığım duyumlara
göre Milli Eğitim Bakanı Sn. Metin Bostancıoğlu bu protokolü son derece
olumlu bulmuş. Bu projenin hayata geçirilebilmesi için Sn. Bostancıoğlu
ve Sn. Ünlü'nün bu protokolü acilen imzalamaları gerekiyor. Ayrıca
güreşin bu okullarda 2001-2002 öğretim yılında başlatılabilmesi için
mutlaka okulların minder ihtiyacının temini lazım. Bunun için 150 minder
alımı ile ilgili ihtiyaç dosyası da Sn. Ünlü'nün masasında bekliyor.
Son söz olarak; Türk güreşinin geleceğini
garanti altına alacak son derece önemli bu projenin bir an önce hayata
geçirilmesini tüm güreş kamuoyu beklemektedir. Çünkü ülkemiz sporunun
buna ihtiyacı var. Hem de acilen.
|
|
Avni TARHAN 14-7-2001 |
|
Tahsilat-ı mesture
2001 yılı güreşimiz için bir hayli yoğun geçiyor.
Herkesin malumu mayıs ayında düzenlenen Avrupa şampiyonasının
organizasyonu tüm Avrupa'nın takdirini kazandı. FILA Başkanı Mr.
Ercegan'ın Güreş Federasyonu'na yazdığı övgü dolu mektup güreşimiz
açısından çok olumlu bir imaj diyebilirim.
Evet biz şimdi 8 aylık icraata bir göz
atalım: 1- 10-13 Mayıs İstanbul (Büyükler Grekoromen Avrupa Şampiyonası)
2- Vehbi Emre Turnuvası (Trabzon) 3- Yaşar Doğu Turnuvası (Ankara) 4-
Şampiyonlar Turnuvası (Konya) 5- Zafer Kupası (Bursa) ve en son
geçtiğimiz hafta Yamanlar Lisesi'nin organizatörlüğünde gerçekleşen 3
tane Avrupa şampiyonası ile birlikte iç sahada tam 8 tane büyük
organizasyon yapmışız.
Güreşin 2001 yılı bütçesi herkesin malumu
1.1 trilyon TL idi. Bu bütçe dolar yıl ortalaması 700 bin TL alınarak
hesaplanmış ve ekonomik hadiselerden meydana gelen sıkıntıdan dolayı
haziran sonu itibarı ile bütçe maalesef suyunu çekti. Zaten 600 bin TL
civarında seyreden dolar kurundan yapılan bütçenin meydana gelen
dalgalanmadan sonra yarıya düştüğü bir gerçek. Her şey bir ateş pahası.
Şimdi güreş bütçesini bitirmiş durumda. Peki ne olacak şimdi derseniz?
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Kemal Mutlu, teşkilatın patronu olarak
mutlaka bir çare bulacak. Ek bütçe hazırlamakla meşgul güreşimizin
sıkıntısı mutlaka giderilecektir. Aslında Türk spor politikasının
geneline bir baktığımızda çağdaş ülkelerle boy ölçüşebilecek şekilde bir
spor bütçemiz yok. Mesela 40 federasyon var, teşkilatımızın tüm bütçesi
50 trilyon TL. Bu bütçe ile ancak yurt içi ve dışı müsabakalar, kamplar
yapılabilir. Ciddi boyutta tesis alanında yatırım yapmak mümkün değil.
2001 temmuz itibarı ile güreşimizi
bekleyen faaliyetler ise; 9-13 Ağustos: Özbekistan'da gençler serbest ve
grekoromen 2 dünya şampiyonası. 3-8 Eylül: Tunus'taki Akdeniz Oyunları.
26-30 Eylül: New York'ta yapılacak olan büyükler serbest, grekoromen
dünya şampiyonaları. Son derece öneme haiz olan bu yarışmalara mutlaka
gidilmesi gerekmektedir.
Spor tarihimize bir baktığımızda hiçbir
zaman güreşimizin mali kaynak yetersizliğinden bir yere gidemediğini ben
görmedim.Teşkilatımız inşallah bu sıkıntının üstesinden gelecektir. Evet
atalarımızın tabiri ile Tahsisat-ı Mesture şu an bitti ama bence sıkıntı
edecek bir durum da yok. Çok şükür Türkiye güçlü bir devlet. Tarihin her
döneminde güreşe destek veren değerli büyüklerimiz yine destek
çıkacaklardır. Aslında hiç başarılı olamadığımız ve sadece katılmış
olmak için katıldığımız faaliyetleri iptal ederek gerçek başarı
kazanacağımız alanlara yönelmemizin çok daha faydalı olacağı
kanaatindeyim. |
|
Avni TARHAN 4-6-2001 |
|
Güreşimiz mutlak özerk
olmalı
Yasalaşmayı bekleyen yeni spor yasasında Güreş
Federasyonu'nun özerkleşme ile ilgili talebi şöyledir: Güreş, halter,
boks federasyonları idari ve mali özerkliğe sahiptir. Bu federasyonlar
kendi gelir kaynaklarını oluşturuncaya kadar devletin spora ayırdığı
bütçe ve fonlardan yararlanır.
Bu federasyonların tüm faaliyetlerinden
elde edecekleri, "Naklen yayın, sponsorluk, tescil, vize, transfer,
itiraz, basılı evrak ve reklam gelirleri ile genel müdürlükçe yardımlar
ve diğer gelirler" federasyonların gelirleri arasındadır. Anılan
federasyonlarda 'Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün kadrolu
personelleri istihdam ettirilebilir. Ayrıca federasyonlar SSK mevzuatı
dahilinde personel istihdam edebilir' şeklinde bir madde konması
istenmektedir. Aslında olimpik spor branşları arasında en başarılı olan
güreş, halter ve boks federasyonlarıdır. Bu federasyonların daha da
gelişmesi için özerk bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Spor gibi
dinamik bir yapının katı devlet kuralları ve mevzuatı ile yönetilmesinin
dezavantajları ve engelleri yukarıda talep edilen madde ile
giderilebilir. Sporda uluslar arası rekabette özerkliğe geçildiği
takdirde önemli bir avantaj sağlayacağımız kesin.Yıkılan sosyalist
bloklar da dahi şimdiki statükocu sistem gibi bir sistem kalmamıştır.
Federasyonların işleyiş tarzına baktığımızda hantal bir yapı
görünmektedir. İğneden ipliğe ne alacaksanız her şey milim santim
hesapları ile alınmakta ve bunun yanısıra büyük zaman kaybı da
olmaktadır. Mesela milli takımları kampa alacaksanız; teklif veren en
uygun ucuz nere ise iş oraya verilmektedir. Burada yapılacak işin amacı,
kamp yerinin takıma katacağı motivasyon ve spora destek sağlayacak
beslenme çalışma yeri vb. hususlar pek göz önünde tutulmamaktadır.Yani
3286 Yasa gereği mevcut kurallar işlemektedir. Dünyada bugün ileri
gitmiş birçok ülkede her türlü spor branşı profesyonel ve işinin uzmanı
elemanlar tarafından mobil hızlı ve çağın gerektirdiği teknolojik
imkanlarla bilimsel bir ortamda yapılmaktadır.
Tür spor tarihine baktığımızda 1923
tarihinden bu yana tam 38 federasyon başkanı görev yapmış. Nihayet
hasbel kader 1994 yılı itibarı ile seçimle 3 dönemdir görevlendirmeler
başlamıştır. Bana göre futbol nasıl özerk ise Türkiye'de devlet destekli
olarak güreşimizin de mutlaka özerk bir yapıya kavuşturulması şarttır.
Şu an grekoromen (3), serbest (3) bayanlar serbest (3) toplam 9 milli
takım yağlı, karakucak, aba güreşleri ile çok büyük bir yelpazeye
yayılmış olan güreş Anadolu'nun her köşesinde büyük seyirci ve taraftar
bulmaktadır. Böylesine büyük yoğunluğu olan bir branşın mutlaka yıllık 5
milyon $ bütçe ile acilen özerk bir yapıya kavuşturulması dünyada
başarılı ülkeler ile yarışabilmek için şarttır. Şimdi yasa tasarısı
TBMM'de. Son söz vekillerimizin. Umarım sporda ileri seviyeye gitmiş
ülkelerle mücadele edebilmek için bu yasa talep edilen şekilde
yasalaşır. Bundan sporumuz büyük yararlar görür kanaatindeyim.
|
|
Avni TARHAN 24-5-2001 |
|
Bilmeden eleştirmek
1923 yılında kurulan Güreş Federasyonumuzun seçimle iş
başına gelen 3. Başkanı Osman Şansal.
Henüz görev süresi olarak 6'ıncı ayında.
Son derece ciddi güreş haberleri yazan bir saygın gazetemizde yorum
yazan bir arkadaşımız, "6 aylık federasyon başkanı Osman Şansal her
fırsatta yakın dostu İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı gündeme
getirmekle büyük bir hata işlediğinin farkında mı acaba?" diyor. Şimdi
biz Güreş Federasyon başkanları arasında kısa dönem görev almasına
rağmen en başarılı başkanlardan birisi olan Sayın Tantan dönemine şöyle
bir göz atalım: 1- Türkiye takım halinde 1993 yılında serbest stilde
Avrupa şampiyonu oldu. 2- Gençler Dünya Şampiyonası'nda takım halinde
dünya şampiyonu oldu. Bu şampiyonluk güreş tarihimizdeki gençler serbest
dalının tek dünya şampiyonluğu. 3- 1967 yılından bu yana kazanılmayan
grekoromen büyükler dünya şampiyonluğu (1993 Hamza Yerlikaya) 4- Yine
1970 yılından bu yana serbest stilde kazanılmayan altın madalya (Sebahattin
Öztürk) 5- Yine 1964-1994, 28 yıldır kazanılamayan olimpiyat altın
madalyası (1992 Barcelona M. Akif Prim) bunlar sadece başarıların bir
bölümü. Evet kişisel gayretleri ile Türk güreşinin bel kemiği olan
GEM'lere Dağıstan ve Kafkasya'dan antrenörler getirerek güreşte büyük
bir atılımı gerçekleştirdi ve şu an halihazırda bulunan bütün güreşçiler
üzerinde emeği ve hakkı oldu. Bunlar spor tarihi sayfalarında yazılan
gerçekler. Şimdi sormak lazım; Sadettin Tantan gibi güreşe büyük destek
veren bir insanla kim yan yana olur, kim olmaz? Olacaklar mutlaka güreş
sevdalısı güreşe destek veren, çalışan dürüst insanlar olur. Sayın
Şansal'ın Tantan beyi örnek almasından daha tabii ne olabilir. Bundan
gocunmak ve su altında saman arama politikasını anlamak mümkün değil.
3'üncü büyük yanlışlık hakemlik müessesesi
hakkında. Evet FILA (dünya güreş federasyonu yönetmeliğinde): 1-
Hakemlerde yüksek tahsil mecburiyeti yok. 2- Ayrıca hakem olanlarda
güreş yapma mecburiyeti aramakta. Peki bizim yönetmeliğimizde olana
bakalım. 1- Yüksekokul şartı arıyoruz. 2- Güreş yapma zorunluluğu ise
aranmamakta. Peki FILA ne diyor, biz ne diyoruz? Diyelim ki ülkemizde
ortaöğrenim mezunu dünya güreşini çok iyi bilen şampiyon olmuş 3-4
güreşçi hakemlik yapmak için müracaat etse bu insanlara 'yok kardeşim
sen olamazsın' dersek bu spor etiğine uygun olur mu? Hakeza eski
demirperde ülkelerinde bulunan yüzlerce hakemin hangisinde yabancı dil
var, hangisinde yüksek tahsil var? Sayın Şansal'ın 'yüksek tahsil
mecburiyetini kaldırmak lazım' demesi kişisel bir görüşü ve FILA'nın
prensipleri doğrultusundadır. Sizin sandığınız gibi FILA ile iyi
ilişkiler yürütmek için dil bilme zorunluluğu Sayın Şansal için problem
değil çünkü gerek hakem komitesinde gerekse başkan başta olmak üzere iyi
derecede yabancı dil bilen birçok kişi bulunmakta. Son söz olarak;
eleştiri yaparken insaf ölçüleri ve doğru bilgileri kullanmak temel
prensip olması gerekir kanaatindeyim. Evet eleştiri her zaman olacak, bu
demokratik yaşam tarzının bir nimetidir. Ama doğru ve insaf ölçüleri
dahilinde ve bilhassa konuya vakıf olarak yapılırsa. |
|
Avni TARHAN 26-11-2001 |
|
Hak etmedik
Mazisi başarı dolu olan serbest güreşimiz dün Sofya'da
sona eren dünya şampiyonasından madalya kazanamadı. Serbestte 1989
yılında Martigny'ten bu tarafa ilk defa madalya kazanamadık. Gerçekten
bu ekibi dünya şampiyonu yapan ekipten birisi olarak çok üzgünüm.
Hakkımız bu değildi. Şimdi neden bu hale
geldiğimize bir bakalım. Sydney sonrası serbest güreş adeta kamu
vicdanında linç edildi. Takımın bel kemiğini teşkil eden sporculardan
Harun ve Yüksel'e ağır cezalar verildi. Bu durum, başta kulüpler olmak
üzere güreşimizin tüm boyutlarını tahrip etti. Ayrıca ceza alan
sporcular bir depresyon içinde kaldılar. Bu dönem, işsizliğin ve
kulüplerdeki krizin etkisiyle sporcuların sosyal hayatlarında da
sıkıntılı bir dönem geçirmelerine sebep oldu. Evet milli takımımız
şimdiki federasyonumuz döneminde teknik direktör Cahit Ahıskalıoğlu,
Turan Ceylan, İbrahim Akgün, Ali Kayalı, Necmi Gencalp antrenör grubuna
verildi. Meydana gelen başarısız tabloda bana göre antrenör
arkadaşlarımın hiçbir kusuru yoktur. Ellerinden geleni yaptılar. Son gün
sabah seansında Ahmet Koreli'ye, Aydın ise Rus'a kaybetmese bu sıkıntılı
tablo olmazdı. Serbestimiz 40 yıl kar yağsa bir gün av olur misali;
ancak çok kötü şartlar sonucu böyle bir derece alabilirdi. Sporda başarı
kadar elbette başarısızlık da söz konusudur. 47 yıldır dünya kupası
hayali ile mücadele eden futbolumuz, eninde sonunda sabrının karşılığını
aldı. Serbest güreşimiz, bir şansızlıktır diyelim madalyasız olarak
Sofya'dan dönüyor. Elimizdeki kadro son derece iyi. Hatta şampiyonaya A
milli takım tecrübesi olmayan yeni elemanlarla katıldık. Buna rağmen
yine de performans olarak ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Dönüşte
yapılacak şey, takımda gençleşmenin yanı sıra daha iyi tedbirler alarak
bu tablo izole edilebilir. 'Bir çiçekle yaz olmaz' misali bir kez dünya
şampiyonasından madalya kazanamadık diye dünyanın sonu elbette gelmez.
Son söz olarak: Serbestimizin bu başarısız tablosunda, onu günlerce
yıpratarak dejenere edenlerin de büyük payı olduğunu unutmamamız lazım.
İnşallah bugünler çabuk geçer ve serbest ilk Avrupa şampiyonası ile
birlikte iyi bir çıkışla karşımıza gelir. Benim buna inancım var.
|
|
Avni TARHAN 9-11-2001 |
|
G.E.M.'ler ve Aksaray
Geçmiş federasyon döneminde alınan bir karar sonucunda
uygulamaya şu sistem konmuştu: “Türkiye genelindeki bütün eğitim
merkezlerinde sıkletlerinde başarılı olan sporculardan bir grup
seçilecek ve bu da Aksaray ilimizdeki eğitim merkezine alınacak.
Kısacası tüm okullardan seçilen başarılı
öğrencilerle Aksaray ilimiz güreş eğitim okullarının anamerkezi oldu.
Biz şimdi geçen yılki uygulamalar sonucunda Aksaray’a öğrenci veren
okullarımızın durumuna bir bakalım:
1) Bazı okulların buraya 3 ve daha fazla
sporcu vermesi sonucunda antrenman dizaynı bozuldu.
2) Bazı okullar liglere takım çıkaramaz
hale düştüler.
3) En başarılı öğrencilerini kaybeden
okullarda rekabet ortamı kayboldu.
4) Başarılı sporcularla antrenman yapma
fırsatı ortadan kalktı.
5) Yetiştirdiği başarılı sporcuları
kaybeden antrenörlerin çalışma azimleri kırıldı.
6) Çocuklar alıştıkları ortamdan çok daha
uzak bir yere gitmeleri sonucunda birçok sıkıntı meydana geldi.
Bu uygulama neresinden bakılırsa bakılsın
Türk güreşinin menfaatine değildir. Çocuklar iki arada bir derede
kaldılar. Bir yandan eski okullarının lig maçlarına gelip gitmek,
yolculuk; diğer yandan öğrenim durumlarının aksaması. Birçok sporcu
sınıfta kaldı. Yönetmenlik gereği sınıfta kalan öğrencilerin ilişkileri
okuldan kesildi. Benim kanaatim bu çocuklara yazık edildiği.
Yatılı statüye geçen çocuklar
ana–baba–aile ortamından uzakta bulunmaktadırlar. Veliler çocuklarının
kazandıkları okullara muvaffakat vermişler ve kendilerini ona göre
planlamışlardır. Hal böyle iken; Tokat, Kayseri, K.Maraş, Samsun, Çorum,
Afyon, Muğla, Konya eğitim merkezlerinin en iyilerini seçip Aksaray
merkezine vermenin Türk güreşine getirisi ne olabilir? |
|
Avni TARHAN 16-11-2001 |
|
Serbestte Sofya seferi
Türk güreş tarihi boyunca en başarılı olduğumuz alan
olan serbest güreşimiz 35'inci dünya şampiyonası için 22-25 Kasım
tarihleri arasında Sofya'da mücadele edecek.
Tarihin süzgecinden geriye doğru bir
bakarsak serbestte,1963 yılında Sofya'da 52 kiloda Cemal Yanılmaz
(altın), 78'de İsmail Ogan (bronz) ve 97'de Hamit Kaplan ile bronz
madalya kazandık. 1991 yılında Varna'da düzenlenen şampiyonada ise 82
kiloda Sebahattin Öztürk ile bronz madalyanın sahibi olduk. 1971 yılında
Sofya'da madalya bile kazanamadık. Bulgaristan tarihi boyunca serbest
stilde 4'üncü dünya şampiyonası organizesine ev sahipliği yapacak. Ay
Yıldızlı ekibimiz Sofya'daki bu önemli şampiyonada, 54 kiloda Mevlana
Kulaç, 58'de Harun Doğan, 63'te Mehmet Yozgat, 69'da Ahmet Gülhan, 76'da
Gökhan Yavaşer, 85'te Ali Özen, 97'de Taşkın Özkale ve 130'da Aydın
Polatçı'dan oluşan kadro ile mücadele edecek.
Biz şimdi serbest güreşimizin son üç
yılına bir göz atalım. 1998 yılında Tahran'da 1 gümüş ve 1999 yılında
Ankara'da 1 altın ve 2 bronz madalya kazanan serbestçilerimiz, 2002
Sydney Olimpiyatları'nda ise 1 bronz madalya kazanmışlardı. Herkesin
malumu Sydney sonrası bir hayli sıkıntılar geçiren serbest takımımız
inşaallah iyi bir çıkış yakalar.
Milli takımımızın geneline baktığımızda
ise; 58 kiloda Harun, Avrupa ve dünya şampiyonu, 97'de Aydın Polatçı
(Avrupa şampiyonu), 69'da Ahmet Gülhan (Avrupa şampiyonu), 54'te Mevlana
Kulaç (Avrupa 3'üncüsü) olmuş tecrübeli isimler. Bunun yanı sıra Ali
Özen yaşı ve tecrübesinin kıvamında. Genç Mehmet ve Taşkın'dan da şahsen
iyi maçlar bekliyorum. Yine 76 kiloda Adem Bereket'in sıkletinde güreşen
Gökhan'ın da çok iyi maçlar yapacağı kanaatindeyim.
Çok iyi bir kura ile milli takımımız 3
sıklette final güreşebilir. Benim kanaatım milli takımımızı aylardır
cansiperane hazırlayan Cahit hoca ve antrenör arkadaşlarımın emeklerinin
karşılığını alacakları yönündedir. Çünkü hocalar milli takıma bir hayli
güvenmekte ve performanslarından memnun bulunmaktalar. Aynı duyguları
ben de şahsen onlarla paylaşıyorum.
Bir insan inandıktan sonra başaramayacağı
hiçbir şey yoktur. Milli takımımız Sofya'dan iyi sonuçlarla döneceğine
inanıyor ve milli takımımızdaki genç kardeşlerime güveniyorum. Bir
serbestçi eski hocaları olarak yüreğim gönlüm onlarla beraber minderde
olacağının bilinmesini isterim. Herkesin merak ettiği klasik bir soru
vardır. Sofya'da şansımız ne olur? Benim kanaatim: İlk evvela altın ve 2
ila 4 arası bir madalya kazanırız diye düşünüyorum. İnşaallah milli
takımımızın tuttuğu altın olur.
|
Güreş Kurultayı
Avni
Tarhan
24-Kasım 2001 |
|
|
|
Dünya spor literatüründe ülkemize önemli kariyer kazandıran ata sporumuz
güreş için 24–25 Aralık tarihlerinde Ankara’da kurultay düzenlenecek.
Sebep iseson iki dünya şampiyonasında alınan sonuçlar. Evet ortada şimdi
bir başarısız tablo bulunmakta. Peki bu başarısız tabloyu getiren
unsurlar nedir?
Türk güreşi son 5–6 yılda alt yapı ve üst yapı bazında
büyük bir erozyona uğramıştır. Okullarda güreş tamamen bitmiş ve sadece
65 milyonluk bir ülkede bir iki okul dışında güreş takımı olan okul bile
kalmamıştır. Büyük bir genç nüfusa sahip olmamız hasebi ile okul bazında
görüşen tükenişi geleceğe pek de iyimser bakmamamız için en yeterli
sebep olsa gerek.
Güreşimizin geri planda kalmasını sağlayan önemli
etkenleri şöyle sıralamak mümkün:
1– Medya ve Tv’lerin genç nesillere futbolu tek spor ve
tek ümit kaynağı gibi enjekte etmesi.
2– Kulüplerin kapanması ve bunlara yardım eli
uzatılmaması.
3– Ödül ve teşvik sisteminin devamlı her yıl
tırpanlanarak özendiricilikten çıkarılması.
4– Her gelen yönetimin hazır ile yetinip alt yapıya el
atmaması.
5– Milli Eğitim ile ciddi çalışmaların yapılmaması.
6– Medyanın devamlı perişan sporcuları gündeme getirip
yeni nesilin ufkunu karartması ve onları idol olmaktan çıkarması.
7– Ayda yılda bir yayın dışında güreşi özendirici hiçbir
yayının olmayışı ve yayın akışı içinde sanki çok önemsiz bir spormuş
gibi çok az bir süre ile geri planlarda yayınlanışı.
8– Türkiye’deki hayat şartlarının zorlaşması ve spor
yapmanın nerede ise lüks hale gelmesi.
9– Özelleştirmelerin devreye girmesi ile alt yapıya önem
veren kulüplerin kapılarına kilit vurmaları.
10–
Eğitim merkezlerine gerek mali gerek teknik açıdan gerekli önemin
verilmeyişi.
Bu
tespitler sadece problemlerin bir bölümü. Dünyanın hangi ülkesine
bakarsanız bakın güçlü kulüpler var ise milli takımlar da güçlüdür.
Milli takımların can damarını kulüpler teşkil ederler. 1990–2000
arasında ülkemizde açılan hiçbir yeni kulüp olmadığı gibi 50’lere varan
kulüp kapanmış veya kapanmasa bile tabela bazında kalmıştır. Peki hiç mi
kulüp açılmadı diye itira edenler olabilir. Evet birkaç kulüp açıldı.
Başarılı kulüpler dağıtılarak bir başka kuruluşa transfer şeklinde
olmuştur. Şimdi gizli oturumda 24–25 Aralık tarihlerinde güreş için
sempozyum var. Benim bu sempozyuma katılan yetkililere tek bir sorum
var. Yaklaşık bir yıldan bu yana yatılı okullar bazında başlatılması
düşünülen proje her ne hikmet ise Milli Eğitim Bakanlığımız ve Spordan
Sorumlu Devlet Bakanlığımız arasında bir türlü imzalanamadı. Bu proje
Türk güreşinin belki de önümüzdeki yirmi–otuz yılın en önemli projesi.
Sn. Ünlü’nün bunu neden hayata geçirmediğini herkes gibi ben de merak
ediyorum. Bir ülkede okullarda spor var ise o spor ilelebet devam eder.
Türkiyemizde 15 milyona yakın spor çağında genç evladımız var. Bu güzel
nimeti değerlendirmek yöneticilerimizin elinde. Daha dün güreş ayyukta
olup da bugün düşmemiştir. Bizim gibi dünyada çok başarılı olan
ülkelerde de arasıra böyle düşüşler her zaman olmaktadır. Temennim,
kurultayda Türk güreşinin istikbaline etki edecek önemli kararlar alınır
ve bu da hayata geçirilir.
|
|
|
|
Acı final |
|
Avni
Tarhan |
|
Türk güreşi yıl içinde, yıldızlar, gençler ve büyükler Avrupa
kulvarlarında iyi sonuçlar alırken, son dünya şampiyonalarından maalesef
istenmeyen kötü sonuçlar alındı. Elbette alınan sonuçlardan sonra herkes
mutlaka bir görüş belirtecektir. Kimi 'iyi hazırlanmadılar', kimi
'antrenörler yetersizdi', kimisi 'güreş iyi yönetilmiyor', diyor. Şimdi
tarafsız gözle alınan sonuçların nedenlerini mercek altına alalım:
Bilindiği üzere dünya şampiyonaları 26-30 Eylül tarihlerinde
yapılacaktı. Meydana gelen hadiselerden dolayı müsabakalar süresiz
ertelendiği zaman serbest ve grekoromen milli takımlarımız tam konsantre
olmuş, sporcular kilolarını ayarlama noktasında iken iptal kararı çıktı.
Bunun üzerine arada 40-45 günlük bir boşluk doğdu. İşte meydana gelen bu
boşluk, dağılan dikkat, bozulan motivasyondan dolayı bu sonuçları aldık
diye düşünüyorum. 22-25 Kasım’da Sofya’daki dünya şampiyonasında
serbestçilerimizin almış olduğu sonuçlar, kampta bulunan grekoromen
milli takımımızı ve tüm teknik ekibi etkilemiştir. Evet milli takımlarda
uzun yıllar çalışan bir insan olarak ben böyle hadiselere çok şahit
oldum. Biz yabancılar gibi hadiselere profesyonel bakamıyoruz. Meselâ
birisinin eline bir çivi batsa biz bunu yüreğimizde hissediyoruz. Mayıs
ayında Avrupa şampiyonu olan grekoromen milli takımımız dünya
şampiyonasından 97 kg'da Mehmet Özal’ın almış olduğu tek bronz madalya
ile dönüyor. Olimpiyat, dünya şampiyonlarımız kürsü dışında kalmış.
Serbestte de durum öyle. Peki ne yapmak lazım? Bana göre yapılacak en
önemli şey kulüpler düzeyinde güreşe büyük mali ve manevi destek
sağlanması lazımdır. Çünkü, kulüpler yoksa milli takım da yoktur. Ayrıca
altyapıya çok daha fazla önem verilmesi lazımdı. Çünkü bu yıldız
topluluğu elimizden gitmeden önce mutlaka yenilerinin yetiştirilmesi
gereklidir. Alınan bu kötü sonuçlarda bana göre en büyük etkenlerden
birisi de aylardır sporcusuna maaş veremeyen ve zor durumda kalan
kulüplerimizdir. Son söz olarak: Sayın Şansal ve ekibinin radikal
kararlar alarak bu sıkıntıyı aşacağı kanaatindeyim. |
|
|
|
Güreşin kurtuluşu yerel
yönetimlerde |
|
|
|
Gebze Belediyespor’un kapanması, Türk güreşi
açısından büyük kayıp oldu. ülkemize uluslararası başarılar kazandıran
birçok güreşçi işsiz kaldı. Yeni Hamzalar’ın, Şerefler’in yetişmesi için
de yerel yönetimlerin desteği şart.
Türk güreşinin son 7 yılına damgasını vuran Gebze Belediyespor’un
faaliyetlerini durdurduğunu açıklaması camiada büyük bir üzüntüye sebep
olurken, belediyelerin spora verdiği desteğin önemi de gözler önüne
serildi.
1995 yılından beri kadrosunda bulundurduğu 60 güreşçiyle önemli
başarılara imza atan Gebze Belediyesi Güreş İhtisas Kulübü, 2000 yılında
Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanarak Türk spor tarihine
geçmişti.
1999 Avrupa ve dünya şampiyonu Harun Doğan, 1997 Dünya şampiyonu
Zekeriya Güçlü başta olmak üzere Kamil Kocaağaoğlu, Gökhan Yavaşer,
Mevlana Kulaç, Ramazan Demir gibi Avrupa ve dünya çapında başarılar
kazanan sporcuların yanında toplam 60 sporcunun işsiz kalmış olması
üzüntü verici bir başka olay oldu.
Türk güreşinin kalkınmasında başrol oynayan Gebze Belediyespor,
milli takımlara verdiği 10 sporcuyla da Ay–Yıldızlı ekibin yükselmesine
katkıda bulundu. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen
yerel yönetimlerin, başta güreş olmak üzere diğer spor dallarına vermiş
olduğu ekonomik destek amatör sporların ayakta kalmasını sağlayan en
önemli etken olmuştur.
1990 yılından bu tarafa spor hayatına başlayan tek kulüp olma
özelliğini elinde bulunduran Gebze Belediyespor’un bu açıdan da önemi
bir kez daha ortaya çıkıyor. Son 10 yılda TEDAŞ’ın desteğini tam olmasa
bile çekmesi, Emlakbank’ın yaşadığı büyük sorunlar sebebiyle güreşi arka
plana atmasının ardından minderin tek lokomotifi haline gelen Gebze’nin
gidişi Türk güreşinin ilerlemesini engelleyecektir. |
|
Avni Tarhan |
|